Cuma, Eylül 30, 2005

Kahraman Türkmen Memed


Malmö'de oynanan UEFA kupasi, Besiktas-Malmö macina Danimarka ve Isvecte yasayan Türkmenlerden büyük ilgi vardi. Türkmeneli bayraklari Besiktas ve Türkiye bayraklarinin arasinda stadyumu süslüyordu.
Besiktas'in 3-1 lik basarisi kesinlestigi 86. dakikada, aramizda stada girip Türkmen hak ihlallerini protesto etmeyi konusurken, kulak misafiri olan Mehmet "ben sahaya girerim" diye atildi. Mehmet, Danimarka/Århus Türkmen futbol takiminda en hizli oyuncu olarak bilinen 18 yasinda bir aslan yavrusu. Üzerinde Århus Türkmen futbol takiminin mavi beyaz formasi ve elindeki bayragiyla hazir görünüyordu. Ne kadar hizli kosa sa da, kalabalik güvenlik önlemlerinden kurtulmasi icin yardima ihtiyaci vardi.
Macin bitmesine 40 dakika vardi ve besiktas gol üstüne gol atiyordu.
yarim saat bekleyip harekete gececektik.
Önce üc kisi sahaya atlayip güvenlik görevlilerinin dikkatini üstümüze cektik ve arkadan dolasan mehmet büyük bir hizla elindeki bayrakla sahanin ortasina ilerlemeye basladi. cok mutlu oldugu her halinde belliydi. Besiktasli taraftarlar "TÜRKIYE,TÜRKIYE,TÜRKIYE" diye bagirmaya basladiginda heyecan doruktaydi.

Mehmet yesil sahalarda daha hizli kosabilmek icin güzel bir futbol ayakkabisini haketti. Türkmeneli televisyonu genc kahramanimiz Mehmet'e bir futbol ayyakabasi hediye etmeyi kararlastirdi ve en kisa zamanda kendisine iletilmek üzere Türkmen dernegi yetkililerine gönderdi.

Böyle yürekler varoldukca, Türkmen de varolacaktir.

Bin kere helal olsun mehmet

Savas Nurettin

NOT: isvec medyasinin mac videosunun 15. saniyesinden itibaren ,Mehmet'in eylemini, basliga tiklayarak izleyebilirsiniz.

Sözüm Meclisten Içeri

Devlet olduk ve Türkmeneli parlementosuna en az iki parti milletvekilleri iktidar icin yarisiyor. medya da bir gun bir tarafta , öbürgün diger tarafta. elestirilen milletvekilleri, övülen baskanlar v.s.
Spor müsabakalari halkin büyük ilgisini cekiyor;Kerkük spor Kulubü, Musul Türkmen Gücü ile deplasmanda oynuyor. Taraftarlar Tuttuklari takimlarin bayraklarini dalgalandiriyor, Bayraklarin hicbiri Türkmeneli bayragi degil ama gerek Kerkük , gerekse de Musul takimlarinin bayraklarinin hepsinde mavi zemin uzerine ayyildiz var. Taraftarlarin internet siteleri günde 3-4 belki de 5 kez yenileniyor , update ediliyor. Sitelere gönderilen yazilarin hepsi, kendi dilimizde, Türkce olarak diger takima satasmakta veya kendi takimini övmektedir.

Keske o günleri görmek hepimize nasip olsa!

Ümitliyiz ve azimliyiz. O günleri görmek icin calisiyoruz.
Irak ve dünya siyaseti cesitli dönemeclerden gecti , yeni dönemler yasadi. Bu gün de bu dönemlerden birini yasarken siyasi konjöktür, sartlar, ihtiyaclar, politiklar ve atilan her adim büyük dikkat ve titizklikle belirlenmek durumundadir.
Bir cok sey bize dost olabilecegi gibi düsman da olabilir.
Özellikle internet ile iletisim bu noktada cok önemlidir. Ancak su an ne bir futbol takiminin sitesi, ne de Türkmeneli devleti icerisinde siyasi yarislara atfedilen gazete yazilari sözkonusudur.

Su an bu imkanlarla kendimizi dünya komuoyuna tanitma günüdüdür. Bizleri Irak'ta görmezlikten geldikleri gibi dünyada da sansür koyulurken yapmamiz gerekenin ne oldugunu cok iyi tespit etmek durumundayiz. Kendimizi bütün engellere ragmen tanitmak, anlatmak. Aksi düsünce büyük hata olur, iyi bir is yapmayi amaclarken, tahmin edemiyecegimiz kadar zarar olur.

Yapmamiz gerekenler de vardir elbet; Olaylari sahislara indirgememek, hatta kuruluslara dahi indirgememek, cogulcu, katilimci, kalabalik, ortak hareket etmeliyiz. Kendimiz calip kendimiz oynamamak. Vaktimizi , imkanlarimizi ve gücümüzü günlük veya kisa süreli sonuclu konulara ayirmamaliyiz. Sahsi cikarlarimizi milli cikarlarimizin üstünde tutmamaliyiz.

Yapmamiz gerekenler ise politik sartlara göre belirlenmelidir. Enformasyon asrinda yasadigimiza göre propaganda sart. Bir kere bizi baskasindan ögrenilmesine engel olmali ve bizi kendimiz anlatmaliyiz. Cünkü Biz anlatmazsak baskasi istedigi gibi anlatir. Bu sebeple aramizda yeteneklerimize göre görev dagilimi yaparak, disariya karsi propaganda calismasi yapmamiz gereklidir.
Irak ile ilgili sitelere gidip ingilizce basta olmak üzere dünya dillerinde forum odalarina Türkmen gercegini anlatmaliyiz. Onlarca site acip birbirimize atiflarda bulunmak yerine her site gücünü belli bir noktaya odaklamalalidir. Iraqiyoon'un misyonu net ve kisa zamanda basarili olmustur.
Bu uyguladiklari politikanin dogru oldugunu gösteriyor. Yani cogulcu, katilimci, basite indirgemeden, genel ve ic haberlesme ile diyalog ortami yaratmaktadir. Ancak disariya verebileceklerimiz var; gelin Ali Mehdiy'i dünyaya anlatalim, gelin partilerimizi , derneklerimizi, yazarlarimizi, sanatcilarimizi , sporcularimizi dünyaya anlatalim.

Kendimiz Calip Kendimiz Oynamayalim.

saygilarimla
Savas Nurettin Karakaplan

Pazar, Eylül 25, 2005

YENİ IRAK’IN UFKUNDA SAVAŞ VAR

Irak’ta gelinen noktaya bakıldığı zaman birçok tez öne sürülebilir. Ama hiçbirisinin iyimser olmasına imkân yok. Çünkü Irak –her şeyden önce- “devlet” ve “ülke” kavramlarının temel özelliklerini yitirdi. Irak’taki etnisiteler birbirinden keskin çizgiler ile ayrıştı ve her biri –resmen olmasa da- ayrı devletçiklere ve ülkeciklere bölündü. Irak’ın yeni anayasasına bakıldığında, anayasanın öncelikle hemen her kesimin önceliğini kabûl eden ve yürürlükte kalması yüksek olmayan bir belge olması…
Anayasa Irak’a düzen getirmek yerine, Irak’taki mevcut düzeni veya düzensizliği meşru hâle getirmesi hedefliyor. İlk bakışta Irak’ta herhangi bir paydaş olmamasından hareketle, anayasanın mantığının doğru olduğu savunulabilir. Nihâyetinde Irak’ta bundan sonra da Kürtleri, Şiîleri ve Sünnîleri bir arada tutmak veya beraber yaşamaya mecbur etmek kolay değil. Irak kabaca her üç kimliğe ait üç bölgeden meydana geldiği varsayımı ile tartıldığında, bunda önemli bir sorun da görülemeyebilir.
Belki mevcut Irak sınırları teoride tek bir devletin ve pratikte ise çeşitli dinî ve millî liderlerin kumanda ettiği etnik grupların yönetiminde olursa, belirli bir ölçüde Irak dengede tutulabilir. Bu durum, Irak’ın belirli bölgelerinde, belirli saatlerde ve kısıtlı seviyede etkin olabilen ABD birlikleri ile Bağdat’taki yönetim açısından belirli bir konfor da sağlayabilir.
Fakat hiçbir şey o kadar basit değil. Çünkü tek bir kıvılcım devasâ bir savaş başlatabilir. Irak’ın mevcut durumunun içerdiği olumsuzluklar kısa sürede bütün komşuları üzerinde vakum etkisi yapabilir.
Irak Devlet Başkanı Celal Talabanî’nin “Sünnîlerin isteklerinin karşılanması gerektiği” yönündeki açıklamaları, Talabanî’nin ülkede tansiyonu düşüremediğini ispat ediyor. Aynı şekilde Talabanî’nin konvoyunun silâhlı saldırıya uğraması da, Şiîlerin anayasa taslağını “Sünnîlerin kesin itirazına rağmen meclise getirmesi”, olacaklara ışık tutuyor.
Nitekim ABD Genelkurmay Başkanının Irak'taki şiddetin daha da kötüleşebileceği yönündeki açıklamaları da bunun açık bir işâreti. ABD’den gelen bu uyarının önemsenmesi gerektiği ölçüde AB’nin Irak anayasa taslağının kabûl edilmesini memnuniyetle karşılamasına hayret etmek gerekiyor. Çünkü AB bu anayasanın kökeni olan savaşa karşıydı ve anayasa AB’ye anlam veren bütün değerlerin tersini savunuyor.
ABD’nin Bağdat’taki büyükelçisi Halilzad’ın “Türkiye’nin yeni Irak idealine bağlı olması” gerektiği yönündeki açıklamaları ise ayrıca kaygı verici.
Halilzad’ın ifâde ettiği şekli ile “yeni Irak” incelendiğinde, “terör”, “organize suç”, “otorite boşluğu”, “etnik çatışma” ve “etnik ayrımcılık” dışında göze pek bir şey çarpmıyor. Yeni Irak bir ölçüde de “Arap” değil “İslâm”, “üniter” değil “federal” ve “Kürt” kimlikleri ile de tarif ediliyor.
Türkiye’nin “yeni Irak idealine bağlı” olması, sınır güvenliği başta olmak üzere, daha birçok sorunu ve devâmındaki muhtemel gelişmeleri peşinen kabûllenmesi anlamına gelir.
Mevcut şartlara bakıldığında Kuzey Irak’ta faaliyet gösteren grupların “Kürt kimliğini”, Orta Doğunun yeni Filistin’i hâline getirmeyi hedeflediği ve konunun yeni çerçevesini “sınır aşan” bir kontekste algıladığı görülüyor.
Diğer taraftan “yeni Irak”, Türk sınırından çıkacak bir kamyonun veya yolcunun Basra’ya kadar “en az dört farklı otoritenin toprağından” geçmesi anlamına geliyor.
Savaşın öncesine göre inanılmaz bir tırmanış gösteren etnik kamplaşma, Irak’ın hemen her kesiminde çatışmalarla sürüyor. Saldırılar ve çatışmalar ile can kayıpları, belki “terör”, “bölgesel anlaşmazlık”, “kriminalite” ve “kaza” gibi farklı şekillerde yorumlanabilir. Ama özünde Irak’ta yaşanan “Şiîlere saldırı”, “Sünnîlere saldırı” ve “Kürtlere saldırı” olayları, etnik çatışmaların hâlihazırda olduğunu gösteriyor.
Görece daha küçük etnik gruplara yönelik baskılar, komşu ülkelerin ve uluslararası toplumun muhtemel reaksiyonu nedeniyle çatışmaya dönüşmese de, her an olabilir.
Bugün itibariyle Irak’a bakıldığında, kendisini Şiî veya Kürt olarak tanımlamayan kesimlerin sistemle ilişkisinin kesildiği ve hatta görüşlerinin şeklen dahi önemsenmediği görülüyor.
ABD’nin Irak’taki varlığı her ne kadar mevcut şartların müsebbibi olsa da, aynı zamanda şartların daha da ağırlaşmamasının temel nedeni. ABD Genelkurmay Başkanı General Richard Myers’ın, Pentagon'da yaptığı basın toplantısında, ABD kuvvetlerinin Irak istikrara kavuşmadan ülkeden çekilmesi halinde, Suudi Arabistan ve muhtemelen İran da dahil olmak üzere, Orta Doğu'da ani bir istikrarsızlık baş göstereceği yönündeki görüşü çok büyük ölçüde haklı.
Yeni Irak’ın tasarımında “örnek ülke” veya “lider ülke” gibi bir kimlik düşünülmedi. Yeni Irak “kurtarılmış, özgürleştirilmiş” olmasının ötesinde “diğer kurtarılacak ve özgürleştirilecekleri kıskandırması” için de tasarlanmadı. ABD, yeni Irak’a farklı bir konum belirledi.
Muhtemelen yeni Irak’ın egemen grupları, komşu ülkelerde var olan akraba veya türdeş grupların “disipline edilmesinde” rol alacak. Yine muhtemelen sistem dışına itilen Sünnî grupların sistem ile savaşı da, yeni Irak’ın temel dinamizminin çerçevesini oluşturacak.
Kuvvetli bir iç tehdit ve kendisine kuşku ile bakan komşu ülkelerin oluşturduğu çember, Bağdat’ta, Basra’da, Necef’te, Kerkük’te, Erbil’de ve Süleymaniye’de hâkim olanların meşruîyetini teşkil edecek.
Fakat bir sorun daha var; Şiîler ve Kürtler bir araya gelerek, Sünnîleri büyük ölçüde devre dışı bırakmayı başardılar. Ama yarın denklemler değiştiğinde çok şey farklı olabilir. Örneğin Türkiye’nin inat ve ısrarla belirttiği, “Irak’ın petrol gelirinin bütün Irak’a ait olması gerektiği” hususu, ciddi bir gerilimin temelini teşkil edebilir.
Anayasa referandumunda oylar 18 eyaletin tamamında verilecek. Kurala göre, ülkedeki 18 eyaletten herhangi üç eyalette referandumda oy kullanacakların üçte ikisi olumsuz cevap verirse anayasa taslağı hayata geçmeyecek. En az dört eyalette Sünniler çoğunluğu oluşturmakta ve din adamları bu eyaletteki Sünni halkı anayasaya “hayır” demeleri yönünde teşvik ediyor.
Taslağın kabûlü veya reddi herhangi bir değişim getirmeyeceğinden pek önemli görünmese de, Irak’ı meydana getiren toplulukların psikolojisinde “kritik eşik” işlevine sahip olabilir. 15 Ekim'de düzenlenecek anayasa referandumu ve 15 Aralık'ta düzenlenecek genel seçimler olumlu değil, olumsuz gidişatı hızlandırabilir.
Sünnîler açısından anayasanın uygulamaya geçmesi kendilerine acilen Suriye, Suudî Arabistan, Filistin ve Ürdün’de “simetrik ve asimetrik müttefik” bulma veya ittifakları pekişme mecburîyeti doğurabilir.
Şiîler mevcut İran bağlantısı ile kendilerini güvenceye alarak, devre dışı kalan Sünnîlerden ziyâde ittifak hâlinde oldukları Kürtlerle rekabete girebilir. Bu arada Bağdat caddelerinde Sünnîlerin kanlı güç gösterisinin ötesinde, Mukteda el Sadr'ın Mehdi Ordusu ve rakip Şiî grupların çatışması, ekimdeki referandum için hükümetin umutlarını çökertebilir.
Kürtler, Suriye ve İran ile ilişkilerini belirli bir çerçeveye oturttuktan sonra, Türkiye ile yeni sorunlar yaşayabilir. KDP ve KYB’nin birçok bakımdan “Filistin modelini” esin kaynağı olarak görmeleri hiç şaşırtıcı olmaz.
ABD Sünnîleri “anayasada daha birçok değişiklik yapılabileceği” vaadi ile tatmin etmeye çalışıyor. ABD öncelikle Kürtlerin ve Şiîlerin beklentilerini karşılayarak ve sınırları kendi menfaatleri doğrultusunda güvenceye alarak, Sünnî fırtınasını ülkenin orta kesiminde sınırlamayı deniyor.
Yeni Irak’ta yaşanan olumsuzlukları sadece yeni hükümete veya rejime bağlamak büyük ölçüde insafsızlık olur. Şâyet Irak’ın geçmişinde bu derecede merhametsiz ve gaddar bir diktatörlük olmasaydı, muhakkak çekilen acılar ve yaşanan sorunlar daha hafif olurdu.
Ne yeni rejimin ilk yılları ne de kurulan ilk hükümetlerin çözüm aracı olacağını düşünmemek gerekir. Bununla birlikte Irak’ta yeni döneminde hem bölge istikrarının hem de ülke istikrarının gözetilmesi gerekiyor.
Bunun için temel şart Irak’ın demokratik kurumlar ile bir an önce tanışması ve demokrasi kültürüne sahip olması. Fakat Yeni Irak’ın başlangıcından bu yana olanlara bakınca, ne bölge istikrarının ne de ülke istikrarının kimseyi ilgilendirmediği görülüyor.
Nitekim Irak’ta öngörülen demokratik sistem ise, -her şeyin sıfırdan kurulduğu gerçeğinden ve kolaylığından da hareketle- hiç de umulan yolda ilerlemiyor.
Bu noktada hem yaşanan olumsuzlukların hafifletilmesi hem de Irak’ın hür dünya ile ilişkilerini pekiştirmesi için Bağdat’ın öncelikli olarak, batı ittifakına ait ve yüzü batıya dönük, bununla beraber aynı dini ve benzer bir kültürü paylaştığı bir komşu ile stratejik derecede yakınlaşması ve işbirliğine girmesi gerekir.
Türkiye’nin Irak konulu her barışın ve savaşın anahtarı olduğu ve olmaya devâm edeceği gerçeğinden hareketle, uygun bir partner olabilir. Türkiye’nin demokratik tecrübeleri ve siyâsî kültürü, bununla beraber askerî konulardaki birikimi ve Türkiye-Irak ilişkilerinin lokomotifi durumundaki ticarî ve iktisadî boyut büyük ölçüde yol gösterici olabilir.
Türkiye hem Irak’ın batıya açılan penceresi hem de Irak’ın çoktaraflı altyapı projelerine iştirakinin itici gücü olabilir. Türkiye hem Irak’ın akademik, idarî, askerî ve hukukî kadrolarının eğitimine hem de açık ve sivil toplumun Irak’ta kuvvetlenmesine katkı sağlayabilir.
NATO’nun Barış İçin Ortaklık projesi kapsamında -NATO üyesi olmasa da, yine de NATO’nun güvenliği için- Irak ile istikrar ve barışı kurma ve koruma çalışmalarında Türkiye üzerine düşen sorumluluğu yerine getirebilir.
Bütün bunlar ve bunlardan daha fazlası Yeni Irak’ın ufkundaki savaş bulutlarının dağıtılmasına yardımcı olabilir.
DG

Cuma, Eylül 23, 2005

Basin Bildirisi


Danimarka'nin baskenti Kopenhag'da baslayan Irak Türkmenleri yürüyüsü Norvec'ten sonra, simdi de Århus ve Hollanda'da devam edecek.

Avrupa'daki Türkmen derneklerinin ortaklasa organize ettikleri Irak Türkmen Yürüyüsü 29 Eylül 2005 tarihinde Hollanda LAHEY- Den Haag sehrinde devam edecektir.
Avrupa saatiyle 10:30 'da baslayacak yürüyüste Irak Anayasasina HAYIR mesaji verilecek ve Türkmenlere karsi insan haklarina aykiri uygulamalar protesto edilecek.

01 Ekim 2005 tarihinde ise Avrupa'daki Türkmenler Århus'ta bulusacak ve Anayasaya HAYIR mesajlarini tekrarlayacaklardir.

Saygilarimizla
Savas Nurettin

Çarşamba, Eylül 21, 2005

Türkmen Evi

Yeryüzündeki Türkmenlerin Evi
Yillardir Irak'ta devam eden savas ortami, Türkmenlerin topraklarini terk ederek dünyanin dört bir yanina göc etmesine sebep olmustur. Bununla beraber bir halkin sosyal, kültürel ve manevi baglarinin kopmasina sebebiyet verecek kadar vahim sonuclar yaratmistir.

Topraklarindan uzaklasan Türkmenlerin, göc ettikleri ülkelerde ülkelerde entegrasyon sorunu yasamasalar da
temel manevi degerleri ve sosyal ortamlarindan uzaklasmanin olumsuz etkilerinden de uzaklasamamaktadirlar.

Zaman zaman imkan yaratilan sehirler, ulkeler arasi ve Türkmeneline seyahat ve ziyaretler, milli baglarin korunmasina buyuk katkida bulunmakta olsa da, sadece uzun zaman araliklariyla gerceklesme imkani buldugu icin önemli kopukluklari engelleyememektedir.

Günlük yasamlari birbirinden kopuk, yabanci sosyal ve kültürel ortamlarda yasamak milli ve manevi duygu ve degerleri ikinci planda tutmaktadir.
Bu durum karsisinda direnen Türkmenler, teknolojinin nimetlerine sarilmaktadirlar.

Nitekim, son bir kac yildir popüler hale gelen, uluslararasi sirketlerin sesli konferans amaciyla ortaya cikan internet üzerinden sesli diyalog imkanlari, Türkmenlerin bu ihtiyaclarini büyük ölcüde karsilamaktadir. Baslangicta Irak'in siyasi meselerinin görüsüldügü sesli sohbet odalari, Türkmenleri dünyanin dört bir ucundan
bir araya getirip fikir alisverisinde bulunmalarina yardimci oldu. Daha sonra artan ilgiyle beraber Türkmenlerin kendi sohbet odalarina ihtiyaci ortaya cikti.
Özellikle Türkmenlerin böylesine birbirlerinin günlük hayatini paylasmalarindan rahatsiz taraflarin, odalara saldirilari bu ihtiyaci daha da gerekli kilmistir.

Avrupa ve Irak disinda yasayan diger Türkmenlerin biraraya gelerek kurduklari "IRAQIYOON.com" artik sadece siyasi konularin görüsüldügü bir sohbet odasi olmanin ötesine gicmis, kültür, sanat, edebiyat, müzik konularinin da görüsüldügü ve dinlendigi , ve hatta bir egitim kurumu haline gelmeyi cok kisa sürede basarmistir.

Iraqiyoon.com Türkmen Evi, bunlarla yentimeyip Irak, Kerkük dahil dünyanin dört bir yanindan Türkmen yöneticiler, Bagdat'tan Türkmen milletvekilleri, Misirdan arastirmaci yazarlarla Türkmenleri bir araya getirmeyi basarmistir.

Ancak Radyo gibi klasik bir aracin yerini fazlasiyla doldurmayi basaran Iraqiyoon.com Türkmen Evi'nin, misyonun bu kadarla sinirli oldugunu zannedersek büyük bir yanilgiya düseriz.

Türkmen Odasi, gectigimiz haftalar icerisinde Türkmenler acisindan bir ilki gerceklestirerek 16 eylül tarihinde Kopenhag'da düzenlenen Avrupa'da Türkmen Mitinginin katilim bakimindan basarili sonuclanmasina inanilmaz büyük katki saglamistir.

Bunu bizzat tecrubelerim ve miting günü yasadiklarimdan biliyorum; 4 saat süreyle miting boyunca iki veya üc defa gözüme carpan bir Türkmen katilimcinin 12 yasimda terk ettigim Kerkuk'ten okul ve mahalle arkadasim, 25 yil sonra iraqiyoon'da görüstügüm TEYMUR örneginde oldugu gibi, Türkmen Evindeki TELLAFER, AHMET_AGA, TURK_OMEGA, KERKUK,KRAL, MISALLA, TURKMENLI, KAMAL-BERBER, TURKMEN-KIZI,TURKMENDIYARI,SARAC ve buna benzer onlarca örnek gibi kod isimlerle birbirlerine seslenmeleri Türkmen Evinin etkisinin birer somut ispatiydi.

Böylece Türkmenler arasi milli ve manevi baglarin korundugu ve gelistirildigi sesli sohbet ortaminin Türkmen davasindaki rolünü düsünerek, sundugu hizmetten memnuyetlerimizi bildirmek zorundayiz.

Bu vesileyle söz konusu hizmeti icin Türkmen Evinin bas yaraticisi KASIM bey basta olmak üzere bütün katilimcilara tesekkür borcumuz vardir.


Saygilarimla
Savas N. Karakaplan

Pazartesi, Eylül 19, 2005

Norwec Türkmen Derneginden de TALAFER'E destek yürüyüsü


Irak Türkmenleri
Avrupa sehirlerinde talafer'e destek gösterilerini Norvec'in baskenti Oslo'da sürdürdü.

Irak Türkmenleri Kültür Dernegi-Oslo tarafindan düzenlenen yürüyüse yüzlerce Türkmen katildi.

Pazar, Eylül 18, 2005

Talaferli Turkmen cocuk arka fotoda agliyor
Bayragimiz Kopenhagi süsledi
Türkmen kizlari mavi gökyüzünde günes gibi parliyor bayraklar arasinda
Türkmenler ABD'li müstesara sikayetlerini bildirdi
Türkmen gözlerde milli sevinc

Cumartesi, Eylül 17, 2005

Binlerce Türkmen Avrupa'da Yürüdü


Avrupa’da Binlerce Türkmen Irak Anayasasi ve Talafer operaqsyonunu Protesto etti

Dün, Cuma 16 Eylül 2005, Avrupa’da yerlesik Türkmenler Danimarka’nin baskenti Kopenhag’da Irak Anayasasi ve Talafer operasyonunu düzenledikleri bir mitin ile protesto etti.

Danimarkadaki Irak Türkmenleri Kültür Dernegi tarafindan organize edilen ve Avrupanin degisik ülkelerinden Türkmen derneklerinin katkisiyla gerceklestirilen protesto mitingi ABD Kopenhag Büyükelciliginin önünde basladi. Pankartlar acan Türkmenler Irak’in parcalanmasina karsi olduklarini ve Talafer operasyonua son verilmesini sloganlarla ifade ettiler.

Basin bildirisini okumasinin ardindan ABD’li müstesar Thomas M. Leary ile de görüsen Savas Nurettin, görüs ve taleplerini iceren bir mektup verdi.

Danimarka Parlementosu ve AB Danimarka Komisyonuna da yürüyen Türkmeneler gelismeler ile ilgili görüs ve sikayetklerini dile getirdiler.”Talafer Türktür operasyona son”, ”Kerkük Bir Türkmen sehridir Irak’tan koparilamaz” ve ”Birlesik Irak, baris, demokrasi” sloganlari atan binlerce Avrupali Türkmen,olaysiz gecen 3 saat gösteri sonucu ülkelerine döndüler.

Pazartesi, Eylül 12, 2005

Telafer Büyük Avrupa Mitingi




Talefer'de cereyan eden insani drama bir son diyebilmek icin halkimizin sesi olalim.
"Telafer icin tek yürek" avrupa mitinginde bulusalim.

Avrupa Türkmen Derneklerinin ortaklasa düzenledikleri Telafer icin avrupa mitingi 16 Eylül 2005 tarihi saat 15:00'te cuma namazini mütakiben bulusma yeri Kopenhagen Østerport tren istasyonu önünde baslayacaktir.

irtibat icin Irak Türkmen Kültür Dernegi Kopenhag'i arayabilirsiniz.
Telf: +45 35 85 78 77

Cumartesi, Eylül 10, 2005

'Federasyona Erdoğan desteği' iddiası


Talabani: ''Türkiye, Irak'ta federasyonu destekliyor''
Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, Türkiye'nin Irak'ta federasyonu desteklediğini iddia etti.Talabani, Washington'da yaptığı açıklamada, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, federasyonun Iraklıların kendi seçimi olduğu yönünde 'sözlü güvence' verdiğini söyledi. Kuzey Irak'taki PKK varlığına da değinen Talabani, "Irak, ilke olarak kendi topraklarında yabancı silahlı güçlerin kalmasına izin vermiyor. Bu sebeple herkesten ülkeyi terketmesini istiyoruz. PKK'ya destek vermiyoruz ve bu örgütün Türkiye'ye karşı silahlı çatışmaları yeniden başlatarak büyük bir hata işlediğine inanıyoruz" dedi. ABD'ye de, kuvvetlerini erken çekmemesi çağrısı yapan Talabani, ABD güçlerinin gelecek iki yılda yavaş yavaş azaltılması gerektiğini dile getirdi. Talabani, "ABD güçleri, sadece teröre değil, komşu ülkelerin Irak'a müdahale etmesine karşı da bir ihtiyaçtır" dedi.Telafer'de yeni operasyon Ülke genelindeki şiddet olayları ise sürüyor. Son olarak, Irak'ta Türkmenlerin çoğunlukta Telafer kentinde, yeni bir operasyon başlatıldı. Operasyonda şu ana kadar 12 kişinin öldüğü, 15 kişinin de yaralandığı açıklandı. Irak Başbakanı İbrahim Caferi konuyla ilgili yayımladığı açıklamada, ''emirlerim doğrultusunda, Irak güçleri bu gece 02.00'de (TSİ 01.00) Telafer kentindeki tüm terörist unsurları temizlemek için operasyona başladı'' dedi. Hükümetin direnişçilere karşı hoşgörü göstermeyeceğini vurgulayan Caferi, Irak güçlerinin Çokuluslu Güç'ten destek aldığını da kaydetti. Caferi, ''onlar (terörist unsurlar) cinayet işlediler. İnsanları evlerinden sürdüler. Onlar Telafer sakinlerinin demokratik ve barışçı Irak'taki geleceğini engellemek istiyorlar. Biz bu hakları garanti etmek istiyoruz. Bu operasyon, tam olarak bu amaçla düzenleniyor'' ifadelerini kullandı.BD'li yetkililer de, Telafer'in özellikle Suriye'den sızan yabancı direnişçilerin üssü haline geldiğini ifade etti.
Operasyonlar 5 eylülde başladı

Telafer kentindeki operasyon 5 eylülde başlatılmıştı. Türkmen Milliyetçi Hareketi Dış İlişkiler Sorumlusu Turhan Ketene, olaylarla ilgili olarak yaptığı açıklamada, operasyonun dört gündür sürdüğünü ve en az 72 kişinin hayatını kaybettiğini söylemişti. Halkın yüzde 70'inin kenti terk ettiğini belirten Ketene, "hem havadan bombardıman, hem de aramalar var. Operasyon Sünnilerin ağırlıkta olduğu bölgelerde yoğunlaşıyor. 35'e yakın ev havadan bombalanmış. Evleri basıyorlar. Bazı mahallelerde zaman zaman küçük çaplı çatışmalar da yaşanıyor" diye konuşmuştu.

Türkiye Telafer’e yardım gönderiyor

Türkiye’den Telafer’e gidecek olan yardım konvoyu hafta sonu yola çıkacak.
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan yazılı açıklamaya göre, Telafer halkının acil ihiyaçlarını karşılamaya yönelik gıda ev tıbbi malzeme taşıyan yardım konvoyu hazırlandı. Yardımlar hafta sonu gönderilecek.
Yapılan açıklamada, yardım malzemesinini ivedilikle Telafer’e ulaşması amacıyla Irak Hükümeti ve Çok Uluslu Güç ile eşgüdüm sağlanması yönünde gereken temasların da gerçekleştirildiği bildirildi.Türkiye Kızılay Derneği, acil insani ihtiyaçların karşılanabilmesi için Telafer'e 5 tır dolusu acil barınma ve beslenme malzemesiyle personel gönderecek.
TELAFER’E TEKNİK HEYET ÇALIŞMALARI
Öte yandan Türkiye’nin, acil yardımın yanısıra Telafer’in su şebekesi ve sağlık hizmetlerinin düzelmesi alanında altyapı eksikliklerinin giderilmesine de katkı sağlamak istediği belirtildi.
Dışişleri Bakanlığı, bu amaçla Telafer’e teknik heyetler gönderilmesi yönünde çalışmaların devam ettiğini ifade etti. (aa)

Musul’da Türk Başkonsolosluğu açılıyor

Irak, Türkiye’ye, Musul’da başkonsolosluk açabileceğini resmen bildirdi. musul başkonsolosluğu’nun, 2006 yılı başında faaliyete geçmesi planlanıyor. Irak da, İstanbul’da açacağı başkonsolosluk için gelecek hafta Türkiye’ye heyet gönderecek.
ANKARA - Musul’da başkonsolosluk açmak isteyen Türkiye’nin, Irak makamlarından beklediği resmi yazı bu hafta geldi. NTV’nin edindiği bilgiye göre, Irak Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’ye, bir notayla, Musul’da başkonsolosluk açabileceğini bildirdi.

Perşembe, Eylül 08, 2005

Irak’ın yeni anayasası, Türkmenleri böldü

Iraklı Türkmenler seçimlerin ardından anayasa referandumunda da farklı hareket etme kararı aldı.
Önceki gün Irak Türkmeneli Partisi (ITP) ve Irak Türkmenleri İslami Birlik Partisi’nin (ITIBP) 15 Ekim’deki referandumda anayasaya ‘evet’ oyu vereceklerini açıklamalarının ardından Irak Türkmen Cephesi (ITC), taslağın, Türkmen halkının taleplerini dikkate almadan hazırlandığını belirterek anayasaya ‘hayır’ diyeceklerini duyurdu.......haberin devami icin basliga tiklayin

TELAFER ICIN TEK YÜREK

Talabani'ye telkin


Yola çıkmadan Turgut Özal'ı aramış, Öcalan'la özel bir görüşme yapmayı tasarladığımı, edineceğim izlenimleri kendisine dönünce aktaracağımı söylemiştim. Hiçbir şey söylemedi. "Git, gel de görüşürüz bakalım" demekle yetindi. "Turgut Özal'ın Öcalan'a aracılar gönderdiği"ne ilişkin o gün bugündür yazılan çizilen her şey yalandır, yanlıştır. Öcalan, o meşhur basın toplantısını tamamladıktan sonra, yanına yanaşıp, "özel olarak görüşebilir miyiz?" diye sordum. "Görüşeceğiz" dedi. Bir on dakika sonra, Abdullah Öcalan, beni ve İsmet İmset'i bekliyordu. İsmet İmset, Turkish Daily News gazetesinde çalışıyor, gazetenin yöneticisi İlnur Çevik de, Başbakan Demirel'e danışmanlık yapıyordu. Mutfakta bir şeyler atıştırıyorduk. Celal Talabani'ye "Gelmiyor musun?" diye sordum. Talabani, her zamanki dalgacı nüktedanlığı ile, "Siz, Türkler kendi aranızda halledin. Ben, Apo'ya bunca uğraştan sonra ilkokul diploması aldırdım. Eğitiminin geri kalanından siz sorumlusunuz" diye takıldı.

Talabani'nin Ajanlari

Talabani'nin, özellikle cumhurbaskani olmasinin ardindan Kerkük'ü isgali plani cercevesinde ciddi istihbarat calismalarina giristigi görülmektedir. Isgal planini Isbirligi icerisinde yürüttügü radikal tavirlariyla bilinen Barzaniye oranla Talabani'nin, diplomatik araci kullandigi gözetilmektedir.

Pazartesi, Eylül 05, 2005

Turkmeneli TV ye ödül

Türkmeneli TV nin bir yillik yayin basarisina ödül

Kerkük´te kurulu ve uydudan yayin yapan Turkmeneli Tv´nu basarili yayin calismalari nedeniyle ödül aldi.
ABD li yetkililerce ödüle uygun görüldü.

Türkmeneli uydu yayinini internet üzerinden de izlemek mümkün.

Pazar, Eylül 04, 2005

ABD'nin Kürt oyunu



IRAK Anayasası ABD'nin isteği doğrultusunda hazırlandı. Bu hazırlıklar sırasında da Kürtler'in yeni kazanımları gözönüne alındı. Bu durumu değerlendiren ABD'nin önde gelen gazetelerinden The New York Times, 15 Ekim'de oylanacak yeni anayasa ile Kürtler'in pek çok federal yasayı değiştirebilecek hale geldiğini yazdıYENİ Anayasa'nın Barzani'nin zaferi oldugunu belirten gazete, "Barzani'nin yeni zaferinin tadını çıkardığını" vurguladı. Irak Anayasa Komitesi'nin Şii üyelerinden Wael Abdül Latif ise "Kürtler sanki bir ülkenin temsilcisiymişler ve Irak da başka ülkeymiş gibi davraniyorlar. Bu anayasa ile Kürtler'in bağımsızlığı an meselesi" dedi.Irak'ta Kürtler ABD'yi de arkalarına alarak yeni kazanımlarını sürdürüyor. Amerika'nın The New York Times gazetesi Irak Anayasası'nın Mesut Barzani'nin zaferi olduğunu ifade etti. Dexter Filkins imzalı haberde, Mesut Barzani'nin bugünlerde "en yeni zaferinin tadını çıkardığını" ifade edildi. Haberde, Barzani'nin yeni Irak anayasası ile Kürtler'in talep ettiği hakların hemen hemen tamamını aldığı belirtildi.The New York Times gazetesi, 15 Ekim'de oylanacak yeni anayasa ile Kürtler'in pek çok federal yasayı değiştirebilecek hale geldiğini ve hatta federal vergiler ile ilgili düzenlemeler de yapabileceklerini belirtti.Habere göre, yeni anayasayla, Kürtlerin ilan ettiği bölgesel hükümetin 1992 yılından bu yana ilan ettiği tüm yasalar da geçerli olacak. New York Times gazetesi, bu durumun aslında 1991 yılından bu yana kurulmuş bulunan Kürt bölgesinin bağımsızlığının da kabul edilmesi anlamına geldiği yorumunda bulundu.Kürdistan Demokratik Partisi lideri Mesut Barzani de politikanın savaşmaktan çok daha zor olduğunu söyledi ve "Politikada çok fazla cephe var" dedi.Barzani, "Son on yılda dünyada insanlara özgürlüklerini veren pek çok büyük gelişme oldu" dedi ve "Bölgemizde de benzer gelişmelerin olması beni hiç de şaşırtmaz" diye konuştu.Ancak gazete, Barzani'nin sözcükleri çekerken çok dikkatli olduğunu ve Amerikalı dostları ile ülkelerinde ciddi bir Kürt azınlık barındıran Türkiye ve İran gibi ülkelere karşı saldırgan bir tutum sergilememeye dikkat ettiğini belirtti. Konu ile ilgili gazeteye konuşan Irak Anayasa Komitesi'nin Şiiüyelerinden Wael Abdül Latif, "Kürtler sanki bir ülkenin temsilcisiymişler ve Irak da başka ülkeymiş gibi davraniyorlar. Bu anayasa ile Kürtler'in bağımsızlığı an meselesi" dedi.

Telafer'e yine operasyon


TELAFER - Irak'ta Kasım 2004'teki Felluce operasyonundan sonraki en büyük operasyonun Türkmenlerin yaşadığı Telafer kentine düzenlendiği belirtildi. Washington Post'un haberine göre, Eylül 2004'te de operasyona sahne olan 250 bin nüfuslu Telafer'e, direnişçilerin üslendiği gerekçesiyle cuma sabaha karşı giren 5 bin Irak ve ABD askeri, ev ev girdikleri çatışmaları sürdürüyor. Önceki gün 45 dakika süren çatışmalarda en az 30 direnişçi ve kenti kuşatan Apache helikopterlerinin ise havadan 27 kişiyi öldürdüğü belirtildi. Bunlardan sekizinin yola bomba yerleştirmeye çalıştığı kaydedildi. Yoğun direnişle karşılaştıklarını ve direnişçilerin kolay teslim olmayacağını bildiklerini belirten binbaşı Bob Molinari, "Geçen yılki operasyon insanları öfkelendirdi. Direnişçiler de bundan faydalandı. Operasyonun amaçlananın tersi bir etkisi oldu. Biz, bir güç boşluğu bıraktık ve onlar da bunu doldurdu" diye konuştu. Geçen yılki operasyon sonrasında güvenlik güçlerinin çoğu görev bırakırkan, Telafer sakinlerinin yarıya yakının ayrılmasıyla da geride enkaz bir hayalet kent kalmış.
Sünni-Şii Türkmen çatışması ABD ordusu tarafından Telafer polis şefi olması için Bağdat'tan getirilen eski general Necim Caburi, operasyondan bir gün önce "Burası bir kent değil bir mezarlık, temizlik şart" dedi. Telafer'in karmaşık nüfus yapısından yakınan yarbay H.R. McMaster da, Saddam döneminde önemli siyasi ve askeri görevler üstlenmiş Sünni Türkmenlerin Şii-Kürt hükümetinden tedirgin olduğunu ve Şii Türkmen aşiretlerin yanı sıra kente sevk edilen Şii Araplar ile Kürtlerden oluşan güvenlik güçleri ile de çatıştığını anlattı. (The Washington Post)

Türkiye, Irak’a müdahale etmek zorunda!


culsever@hurriyet.com.tr
ŞAŞKINLIKLA izliyorum. Irak’ı şekillendirecek anayasa taslağının ülkeyi bir iç savaşın eşiğine getirdiğini anayasanın hazırlanmasında görev alan Amerikalılar bile kabul ederken; birkaç istisna dışında, Türkiye’nin ‘aydınları’ sanki bu gelişmeyi hiç ciddiye almıyorlarmış gibi davranıyorlar.
Anayasa taslağındaki tehlike taşlarına hafta içinde dikkatleri çekmeye çalıştım.Korkum odur ki, Irak çok yakın tarihte bir iç savaşa gidecek ve parçalanacak:İç savaş çıkması durumunda:
1) Şiiler kendi ‘İran’larını kurmaya kalkacaklar ve İran bölgede etki alanını daha da genişleterek Türkiye’yi tehdit eder hale gelecek. İran, İsrail ile açık bir çatışmaya girebilir ve tüm bölgeye ideolojik liderlik yapmaya soyunabilir.
2) Sünni bölge tamamen El Kaide toprakları haline gelebilir. Afganistan’daki İslamcı terörü bitirme iddiası El Kaide’nin Ortadoğu’nun ortasına, Türkiye’nin dibine yerleşmesi ile sonuçlanabilir. Unutulmamalıdır ki, El Kaide’nin ideolojik amacı önce İslam dünyasında, sonra tüm dünyada Vehhabi-Selefi bir öz-İslam düzeni kurmaktır.
3) Petrol gelirinden yoksun kalan Sünniler (El Kaide denetiminde) ve ideolojik yaptırım peşinde koşan Şiiler, Kuzey Irak’a (Kürt Federasyonu’na) saldırabilirler.
4) Şiileri baş düşman gören El Kaide, Şiilere zaten saldırmaktadır.
5) ABD; İran ve Suriye’deki rejimleri yıkmak için bu ülkelerdeki Kürt unsurları kışkırtmak amacıyla başta PKK olmak üzere Kuzey Irak’taki tüm unsurları kullanmaya kalkabilir.

Talabani-PKK iliskisi


Irak gecici Cumhurbaskani Talabani, Kuzey Irak'ta PKK varligina goz yumdugunu itiraf etti.

Hurriyet gazetesi yazari ile yaptigi roportajda sorulari cevaplarken, PKK teröristleri ile iliskisini ve Öcalan'nin yerinde gözü oldugunu gösterdi.

Öcalan'nin terör suclulusu konumundan memnun görünen Talabani, PKK teröristleri icin de kendine baglanma potansiyeli tasiyan Kürtlerdir visyonuna sahip oldugu anlasildi.

Peshmerge arasina sizan PKK militanlarinin varligi bunun somut ispatidir.

Milli Birlik

NYT: Ne istedilerse aldılar


Ne istedilerse aldılarKürtlerin anayasa çalışmaları sırasında Sünni ve Şiilere hiçbir taviz vermediğini yazan New York Times, Kürt özerkliğinin bağımsızlığa eşdeğer olduğunu vurguladı

-ABD'nin etkin gazetelerinden New York Times, geçtiğimiz hafta parlamentodan geçirilen ve 15 Ekim'de referanduma sunulması kararlaştırılan Irak anayasa taslağını ele aldığı haber yorumda, Irak'ın gelecekteki siyasi ve hukuki yapısını belirleyen anayasada Kürtlerin yeni kazanımlar elde etmese bile Sünni ve Şiiler karşısında hiçbir taviz vermediğini, istediği her şeyi aldığını yazdı. Kürt lider Mesud Barzani'yi kastederek başlığında, "Eski asi Kürt, Irak siyasetinde elde ettiği zaferinin tadını çıkarıyor" diyen gazete, Barzani'nin Kürtlerin şimdiye kadar elde etmek için uğraştığı ne varsa hepsini anayasa taslağına koydurmayı başardığını ve Kürt bölgesine tanınan özerklik yetkilerinin bağımsızlıkla eşdeğer duruma geldiğini vurguladı. Anayasa taslağı hazırlama çalışmalarının bir bölümünün Barzani'nin Bağdat'taki malikânesinde yapıldığını hatırlatan gazete, odadaki duvarda Kürdistan Demokratik Partisi'nin (KDP) kurucusu ve Mesud Barzani'nin babası Molla Mustafa'nın portresinin asılı olmasını bir ironi olarak niteledi. Anayasa görüşmelerine katılan Sünni ve bazı Şii temsilcilerin mevcut haliyle anayasanın Irak'ın bölünmesine yol açacağına kesin olarak inandıklarını aktaran New York Times, Şii görüşmeci Vâil Abdüllatif'in, "Kürt görüşmeciler sanki bağımsız bir ülkenin temsilcisi gibi hareket ettiler. Bize başka bir ülkenin adına konuşuyormuşuz gibi davrandılar. Yani biz Irak'ta bir devlet, onlar da başka bir devlet. Bu anayasa ile Kürtlerin bağımsızlık ilan etmeleri yalnızca zaman meselesi" şeklindeki sözlerine de yer verdi. Ara istasyonGazete, anayasaya "belirli şartlar altında ayrılma hakkı" maddesi koydurmayı başaran Kürtlerin, söz konusu anayasayı "nihai bağımsızlık yolunda bir ara istasyon" olarak gördüğünü ifade etti. Yeni anayasa ile Kürtlerin pek çok federal yasayı değiştirebilecek hale geldiği ve hatta federal vergiler ile ilgili düzenlemeler yapabilecekleri belirtilirken, yeni anayasayla, Kürt bölgesel hükümetinin 1992'den bu yana kabul ettiği tüm yasaların Irak'ta geçerli olacağı vurgulandı. New York Times, bu durumun aslında Kürt bölgesinin bağımsızlığının da kabul edilmesi anlamına geldiği yorumunda bulundu.Gazete Barzani'nin ifadelerine de yer verdi. Barzani, "Son 10 yılda dünyada insanlara özgürlüklerini veren pek çok büyük gelişme oldu. Bölgemizde de benzer gelişmelerin olması beni hiç de şaşırtmaz" dedi. Gazete, Barzani'nin sözcükleri seçerken çok dikkatli olduğunu ve Amerikalı dostları ile ülkelerinde ciddi bir Kürt azınlık barındıran Türkiye ve İran gibi hasım ülkelere karşı saldırgan bir tutum sergilememeye özen gösterdiğini özellikle vurguladı. Yeni petrol ve doğalgaz yatakları Kürtlerin olacak Irak anayasa taslağı, Kürtlere tanıdığı geniş yasama yetkilerinin yanı sıra ekonomik planda da birtakım avantajlar getiriyor. Taslağa göre, Kuzey Irak'ta yeni açılacak petrol kuyuları ve keşfedilen petrol ve doğalgaz yataklarının kontrolü Kürt bölgesi yönetiminde olacak. Yeni anayasa taslağı ayrıca 60 bin kişilik peşmerge gücünün varlığını sürdürmesine izin veriyor. Kürtler Bağdat'taki merkezi hükümete sadece para, dış politika ve savunma konularında bağlı olacak. Sağlıktan çevreye uzanan pek çok konuda ise yetkiler Bağdat ile Kürtler arasında paylaşılacak. Kürtler, federal yasaların yerel yasalarla çelişmesi halinde bunları değiştirebilecek.

Cumartesi, Eylül 03, 2005

TRT Kameramani Kerkuk'te Vefat Etti
















TRT kurumunun Irak'ta gorevli kameramani Mustafa Önal bu gün saglik nedeniyle vefat etti.
Turkmeneli bölgesinde yillardir Türkmen davasina hizmet veren sayin Önal, yasasaydi yarin 44 yasina basacakti.

Turkmeneli Sat TV

Kurtlerin kacirdigi 50 Turkmeneli vatandasi serbest birakildi


Washington Post gazetesinin haberine göre Kürt teröristlerin kacirdigi ve iskenceye tâbi tuttugu 50 Turkmenelili Irak vatandasi serbest birakildi.

Arap olduklari idda edilen rehinelerin Kuzey Irak'ta Kürt hücrelerde 6 ayi askin suredir alikoyulmalarinin ardindan Arap ve Kürt taraflarinin anlasmasi sonucu serbest birakildiklari belirtiliyor.
Serbest birakilan rehinelerden birinin yaptigi aciklamaya gore, Kizilhacin denetimleri sirasindan Kürt terröristler tarafindan saklanmislardir.
Kerkuk ve Musul sehirleri ve civarlarindan kacirilanlarin, ABD'li yetkililerin baskisi sonucu serbest birakildiklari belirtiliyor.

Haberde kacirilan Türkmenlerden söz edilmiyor.
MilliBirlik

ABD, Irak politikasını tazeliyor


Irak’ta anayasa çalışmalarının tam bir uzlaşma sağlanmadan tamamlanmasının ardından, gözler ABD’nin bundan sonra izleyeceği politikaya çevrildi.
WASHINGTON - Emekli Orgeneral Wesley Clark, bu aşamadan sonra ülkesinin başarı kazanabilmesi için Türkiye dahil, Irak’ın komşularıyla birlikte çalışması gerektiğini söyledi.
Wesley Clark, Irak’ta başarı sağlamak için ülkesinin Suriye, İran, Türkiye, Kuveyt ve Suudi Arabistan ile birlikte çalışması gerektiğini belirtti. Clark, bunun en iyi yolunun da bölgesel diyalog için bu ülkelerin aşamalı şekilde bir araya getirilmesi olduğunu söyleyerek, aksi takdirde ırak içinde çarpışmanın komşu ülkelerin işine geleceğini ileri sürdü.Demokrat Parti’nin önde gelen senatörlerinden Joe Biden ise, Başkan Bush’un Irak’ta bundan sonrası için herhangi bir planı olmadığını savundu ve Bush yönetimini Irak’ı yüzüne gözüne bulaştırmakla suçladı.

ABD: Taslak yeniden görüşülebilir

15:01 TSI 01 Eylül 2005 Perşembe
Amerika Birleşik Devletleri’nin Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad, Irak Anayasa Taslağı üzerinde yeni görüşmeler yapılabileceğini söyledi.
BAĞDAT - Büyükelçi Halilzad, Sünnilerin itirazlarını gidermek üzere Anayasa Taslağı üzerinde yeni görüşmeler ve yeni değişiklikler yapılabileceğini belirtti. ABD’nin Bağdat Büyükelçisi, mevcut metnin nihai metin olarak değerlendirilemeyebileceğini kaydetti.
Şiiler, Kürtler ve Sünniler arasında Anayasa Taslağı konusunda yeni görüşmeler yapılıp yapılmadığı bilinmiyor. Ancak Halilzad’ın açıklamaları, Bush yönetiminin bütün tarafların tek bir metin üzerinde uzlaşması için çabalarının sürdüğü şeklinde yorumlandı.Hafta sonunda Anayasa Hazırlama Komitesi’nin Şii ve Kürt üyeleri, Sünnilerin desteği olmasa da bir taslak metin üzerinde anlaşma sağlandığını açıklamıştı. Bazı Sünni partilerse yandaşlarına 15 Ekim’de yapılacak referandumda Anayasa’ya hayır oyu kullanmaları çağrısında bulunmuştu.

ABD: ‘Erdoğan’ın Irak yaklaşımı doğru’

ABD Savunma Bakan Yardımcısı Eric Edelman, Başbakan Erdoğan’ın Irak hakkındaki görüşlerini doğru yaklaşım olarak nitelendirdi.
NTV-MSNBC
Güncelleme: 15:01 TSI 01 Eylül 2005 Perşembe

WASHINGTON - Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Washington askeri ataşeliği tarafından duzenlenen 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsıyonuna katılan ABD Savunma Bakan Yardımcısı Edelman, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Wall Street Journal gazetesinde yayınlanan makalesini değerlendirdi.
Edelman, “Yüzde 100 katılmasam da, dile getirilen görüşler, dogru yaklaşım” dedi.Erdoğan makalesinde Türkiye’nin Irak’taki terör ve istikrarsızlıktan derin endişe duyduğuna dikkat çekmiş ve “Mevcut atmosferde, Iraklıların çoğu yeni bir düzen arayışındayken, şiddet ve terörden yana olanlar, durumdan yararlanmaya çalışmaktadırlar” ifadesini kullanmıştı. Başbakan, Irak’ın PKK ya da El Kaide fark etmeksizin, teröristlerin eğitim alanı haline gelmesine izin verilmemesi gerektiğini vurgulamış ve “Bu suç grupları, benim ülkemde de canice saldırıların sorumlusudur” dedi.

New York Times: Barzani zaferinin tadını çıkarıyor...


Amerika’nın The New York Times gazetesi Irak Anayasası’nın Mesut Barzani’nin zaferi olduğunu ifade etti. Dexter Filkins imzalı haberde, "Eski Gerilla lideri" olan Mesut Barzani’nin bugünlerde "en yeni zaferinin tadını çıkardığını" ifade edildi. Haberde, Barzani’nin yeni Irak anayasası ile Kürtler’in talep ettiği hakların hemen hemen tamamını aldığı belirtildi. The New York Times gazetesi, 15 Ekim’de oylanacak yeni anayasa ile Kürtler’in pek çok federal yasayı değiştirebilecek hale geldiğini ve hatta federal vergiler ile ilgili düzenlemeler de yapabileceklerini belirtti. Habere göre, yeni anayasayla, Kürtlerin ilan ettiği bölgesel hükümetin 1992 yılından bu yana ilan ettiği tüm yasalar da geçerli olacak. New York Times gazetesi, bu durumun aslında 1991 yılından bu yana kurulmuş bulunan Kürt bölgesinin bağımsızlığının da kabul edilmesi anlamına geldiği yorumunda bulundu. Kürdistan Demokratik Partisi lideri Mesut Barzani de politikanın savaşmaktan çok daha zor olduğunu söyledi ve "Politikada çok fazla cephe var" dedi. Barzani, "Son on yılda dünyada insanlara özgürlüklerini veren pek çok büyük gelişme oldu" dedi ve "Bölgemizde de benzer gelişmelerin olması beni hiç de şaşırtmaz" diye konuştu. Ancak gazete, Barzani’nin sözcükleri çekerken çok dikkatli olduğunu ve Amerikalı dostları ile ülkelerinde ciddi bir Kürt azınlık barındıran Türkiye ve İran gibi ülkelere karşı saldırgan bir tutum sergilememeye dikkat ettiğini belirtti. "KÜRTLER’İN BAĞIMSIZLIĞI AN MESELESİ" Konu ile ilgili gazeteye konuşan Irak Anayasa Komitesi’nin Şii üyelerinden Wael Abdül Latif, "Kürtler sanki bir ülkenin temsilcisiymişler ve Irak da başka ülkeymiş gibi davranıyorlar. Bu anayasa ile Kürtler’in bağımsızlığı an meselesi" dedi.ANKA

IRAK ANAYASASI IRAK’IN SONUNU GETİRİR

DG
Bağdat’ta anayasa tartışmaları bitmek bilmiyor. Anayasa ile Irak muhtemelen federal sisteme geçerek, kendi ipini kendisi çekecek. Şeriat “hukuk sisteminin başlıca kaynağı” olacak. Din özgürlüğünün yanı sıra “mezhep özgürlüğü” diye bir kavram da hayata geçecek. Petrol gelirleri de adil paylaşılacak. Ama petrol gelirlerinin nasıl adil paylaşılabileceği belli değil. Daha kötüsü anayasa petrolün değil, ama ülkenin nasıl paylaşılacağını ve paylaştırılacağını ortaya koyuyor.
Uluslararası basına göre, Irak’ın geleceği için tasarlanan federal sistemde, Irak Cumhuriyeti Federal Devleti, bir başkentten, bölgelerden, yetkisi genişletilen valiliklerden oluşuyor ve toprak bütünlüğü prensibini temel alıyor. Bir bakıma merkezi otorite minimize edilerek, Afganistan’da neredeyse bütün bölgelerin savaş ağalarına teslim edildiğinde olduğu gibi, Irak da küçük ve etkisiz, ama birbirini dengeleyen bölgelere ayrıştırılacak. Bir başka deyişle Irak’ta atomizasyon sağlanıp, bunun doğuracağı polarizasyon ile dengeleme politikası güdülecek.

Anayasada iki veya daha fazla bölgenin, bir referandum sonucu, tek bir kimlik altında toplanabileceği ifâde ediliyor. Buradan hareketle, Irak’ta Şiî, Kürt ve Sünnî bölgelerinin temel üç ana bölge olmakla beraber, hem kendi içlerinde ayrı bölgelere ayrılabileceği, aynı zamanda üç ana unsurdan görece büyük olan ikisinin üçüncü ile kalıcı ve geçici ittifaklar ile birbirine denge ve üstünlük sağlayabileceği öngörülüyor.
Bölgesel hükümetlere yasama, yürütme ve yargı gücü veriliyor. Bir başka deyiş ile her biri “devlet” kılınıyor. Bölgesel yasama organları ve mensupları bölge sakinleri tarafından seçilen tek bir meclisten oluşacak. Bu durumda başta “petrol” konusu olmak üzere, herhangi bir bölgesel yönetimin Bağdat’ın aldığı karara muhalif bir tutum belirlemesi ve ayrı bir politika izlemesine de müsaade ediliyor.
Bölgesel yürütme organları, o bölgenin başkanına bağlı olacak. Sadece bu politika bile Bağdat’tan bölgeye herhangi bir yetkilinin koruma ordusu ile dahi gidememesi sonucunu doğurur.
Yetki genişletme prensiplerine göre, kendi kendini idare edebilmek için bir bölgeye bağlı olmayan valilikler en geniş mali ve idari yetkilere sahip olacak. Valilik konseyi hiçbir kuruma veya bakana bağlı olmayacak.
Bölgeler ve valiliklerin, büyükelçiliklerde ve diplomatik yerlerde kültürel, sosyal ve yerel gelişme meselelerini takip etmek amacıyla temsil büroları açma hakkı var. Bu yaklaşımın tek bir sonucu olabilir; O da Irak açısından geleceğin bir facia hâline gelmesi. Bu tutum Irak’ta milletler ve mezhepler arasında savaşı başlatıp, komşu ülkeler üzerinde de vakum efektine sahip olabilir.
Temsilciler Federal Meclisi'nde 1 koltuk 100.000 Iraklıyı temsil edecek. Üyeler, tüm Irak halkını temsil edecek ve görev süreleri 4 sene olacak. Sandalyelerin en az %25'i kadınlara ait olacak. Bu durumda her millî ve dinî grup her bir 100.000 üyesi için bir sandalyeye sahip olmalı. Ama bunun gerçekleşmesi sadece ham bir hayal.
Irak Cumhurbaşkanı ve bakanlar kurulu federal yürütme organı konumunda olacak. Iraklı anne-babadan olup, Irak doğumlu ve 40 yaşını geçkin olması gereken cumhurbaşkanını Temsilciler Meclisi, üçte ikilik çoğunluğu sağlayarak, kendi üyelerinin arasından ve dört senelik bir görev için seçecek.
Yürütmede cumhurbaşkanının altında, seçimlerde en çok oyu alan parti başkanının kuracağı hükûmet yer alacak. Başbakanı bakanlar seçecek. Bu sistemde –anayasada yazdığına göre- bakanlar kurulu ve başkanı yürütmeden sorumlu olacak. Muhtemelen bu noktada cumhurbaşkanı ve başbakan birbirinin dengeleyicisi olarak öngörülmüş.
Anayasaya göre “demokratik prensiplere karşı olan bir kanunu ilan etmek yasak” olacak. Büyük bir olasılıkla bu madde merkezî hükûmet ile bölgeseller arasında çok ciddi bir meşruîyet tartışmasını ve birbirine yönelik itirazların temeli olacak.
Anayasa Irak’ı, “çok uluslu, çok mezhepli ve çok kültürlü” bir ülke olarak tarif ediyor. Irak’ın aidiyeti ise “Müslüman dünyanın bir parçası” ve “Arap halkı Arap ulusunun bir parçası” şeklinde, kendi içinde akıl almaz bir çelişki ile niteleniyor.
Modern siyâsî deyimlerden içerikleri bilinmeden cahilce yararlanılarak yazılan anayasa hem “çok uluslu” hem “çok kültürlü” olmayı hem de “Arap ulusunun parçası” gibi bir üst kimlikle sunarken, resmî dil olarak sadece Arapça ve Kürtçe’ye yer veriyor. Nerede kaldı, çok ulusluluk, nerede kaldı çok kültürlülük. Üstelik bunların dışında kalan dillerin temsilciler meclisi, bakanlar kurulu, mahkemeler ve kongreler gibi resmî yerlerde kullanımı ise yasak!
Petrol ve gaz konusunda ise anayasa şöyle diyor;
“Petrol ve gaz Irak halkına aittir. Federal hükümet, petrol ve gazı bölgeler ve valilikler ile işbirliği içerisinde yönetir. Gelirler, ülkedeki nüfus yoğunluğu göz önüne alınarak adil bir şekilde paylaşılır”.
Şu anda Irak’ta hangi şehrin ne kadar nüfusu olduğu bile belli değil. Federal hükümet, yani merkezi yönetim –bu maddeye göre- Irak’ın ulusal kaynaklarının sahibi değil. Ulusal kaynaklar merkezî yönetim ile bölgeler ve valiler arasında işbirliği ile yönetilecek. Örneğin Kürt grupların biri “vermiyorum” derse, Bağdat hiçbir şey yapamayacak.
Bu maddeler bir ülke anayasasından ziyâde “yağma için işbirliği tutanağı” görünümüne sahip. Hiçbir ülke için daha büyük kötülük olamaz. Anayasa ülkeye düzen veya nizam getirmek yerine, sadece yaşanan trajedinin daha üst bir seviyeye çıkmasının kurallarını içeriyor.
Bu arada The Washington Post’un da belirttiği gibi, Iraklı yetkililer, siyasi liderler, insan hakları savunucuları ve kurbanların ailelerine göre; çoğunlukla Irak hükümetine bağlı güvenlik güçlerinin birer parçası olarak operasyonlar düzenleyen Şii ve Kürt milisler, bir dizi adam kaçırma, suikast ve diğer yıldırma eylemleri gerçekleştirerek ülkenin kuzey ve güney kesimlerindeki kontrollerini pekiştiriyor ve Irak'taki etnik ve mezhepsel farklılıkların daha da derinleşmesine neden oluyorlar.
Şiilerin egemen olduğu güneydeki Basra kenti ve Kürtlerin yönettiği kuzeydeki Musul ile çevre köy ve şehirlerin sakinleri, milislerin giderek kuvvetlenen hakimiyetleri karşısında güçsüz kaldılar.
Saddam’ı deviren ve beceriksizce Irak’ın her şehrinde bir Saddam olmasına neden ABD, milislerin ve bağlı bulundukları siyasi grupların büyüyen otoritesi ile arazilere el koyma, düşman olarak algıladıkları diğer gruplara meydan okuma ve destekçilerini koruma altına alma çabalarına karşı ses çıkarmıyor.
Irak’ta hükümetin kurulmasından bu yana Irak'ın ikinci en büyük kenti olan Basra'da düzenlenen düzinelerce suikastta eski Baas Partisi üyeleri, Sünni siyasi liderler ve rakip Şii grupların yetkilileri öldürüldü. Basra'da mayıs ayından bu yana 65 suikast düzenlendi. Bu suikastların birçoğu polis araçları içindeki üniformalı kişilerce gerçekleştirildi. Bölgenin Valisi, Şii milislerin polis kuvvetleri içine sızdığını belirtirken, bir yetkili de polis memurlarının %90'a yakınının dini partilere bağlı olduklarını ifade ediyor.
Basra'nın 13,600 kişilik polis örgütü kentte güvenlikten ziyade bir korku aracına dönüşmüş durumda. Güneyde Şiî gruplar ve kuzeyde Kürtler dehşet saçıyor.
Kuzey Irak'ta ise durum çok daha kötü. Kürt partiler daha önceden varlığı bilinmeyen beş tutukevinde, kaçırılan ve ülkenin üçüncü en büyük kenti olan Musul'dan ve İran sınırına kadar uzanan bölgedeki birçok yerleşim yerinden gizlice çıkartılan yüzlerce, Sünni Arabı, Türkmeni ve diğer azınlık mensuplarını tutuyor. Görgü tanıkları, aslında ABD destekli Irak ordusunun emri altında bulunması gereken bu milis gruplarının, Kürtlerin çıkarlarına karşı faaliyet gösterdiklerini düşündükleri hükümet yetkililerini ve siyasi liderleri dövdüğü ve tehdit ettiğini, kanlar içinde bir yetkilinin Musul'da bir kamyonetin arkasında teşhir edildiğini söylüyorlar.
Betnahrain adlı insan hakları örgütünün Başkanı Nahrain Toma, "Saddam'ın yaptıkları ile Kürtlerin burada yaptıkları şeyler arasında hiçbir fark göremiyorum" diyor.
The Washington Times’a göre Toma, Şii ve Kürtlerin uyguladıkları taktiğin ABD'nin arta kalan saygınlığını da erittiğini, zira birçok kişinin, milislerin Amerika ve İngiltere'nin icazetiyle hareket ettiğini söylüyor. Toma şöyle konuşuyor: "Artık hiç kimse Amerikalılarla alakalı bir şey istemiyor. Neden? Çünkü Amerikalılar iktidarı Kürtlere ve Şiilere verdiler. Onlardan başka kimsenin hiçbir hakkı yok."
Ama dürüst bir cevap vermek gerekirse, süper gücün imkanları peşmergelerle başa çıkmaya yetmiyor. ABD Haziran ayında “hukuksuz tutuklamalara” son verilmesi çağrısında bulunmuştu...
İnsan hakları savunucuları, siyasi liderler ve serbest bırakılan tutuklular, Kürtlerin gözaltına aldıkları insanları Erbil, Süleymaniye, Dohuk, Akrah ve Şaklava'daki hapishanelerde tuttuklarını bildiriyorlar. Toplam tutuklu sayısı bilinmiyor. ABD ordu yetkililerinin haziran ayında yayımladıkları bir açıklamada yalnızca Kerkük'te 180 kişinin gözaltında olduğu bildirilirken, siyasi liderler bu sayının 500'ü aştığını belirtiyorlar. Musul'da 120 ailenin geçen ay kayıp yakınları için İnsan Hakları İslam Örgütü'ne başvuruda bulundukları kaydediliyor. Irak Kızılayı'nın Erbil temsilcisi Nevazad Kadir, kentte yüzlerce kişinin tutuklu bulunduğunu, yüzlercesinin ise diğer hapishanelere kapatıldığını söylüyor.
Bu şartlar altında böyle bir anayasa kurulması, Irak için “istikrar” değil, “iç savaş” tasarımları olduğunu gösteriyor. Anayasa yürürlüğe girdikten sonra her an bir bölgesel yönetim bağımsızlığını ilân edebilir…

Perşembe, Eylül 01, 2005

Birlesik Irak Projesi


hazirlayan
Savas Karakaplan

Kasim 2001

Korfez Kiriziyle birlikte Irak'in kuzeyi ve guneyinde meydana gelen otorite boslugu, ozellikle kuzeyde bagimsizlik konusunu gundeme getirmistir. Ardindan cizilen senaryolar, etnik ve mezhep ayriliklarina gore Irak'i guneyde Sii Arap, Bagdat merkezli Sunni Arap ve kuzeyde Kurtler olarak uc guruba ayirmaktadir. Bu senaryolar icerisinde Turkmenler ve Asurilere yer verilmemektedir. Diger bir ifade ile Kurtlerin kontrolunde ve asimile edilmesi ongorulmustur.

11 Eylul ile baslayan ve Bagdat'ta bir rejim degisikligini gundeme getiren gelismeler, soz konusu senaryolarin raftan alinip muzakereye acilmasini gerektirmistir.

Turkiye'mizin butunlugunun garantoru konumundaki onemli unsurlardan biri durumundaki Turkmenlerin varligini ve diger guruplarin varliklarini adil bir sekilde kabul eden, su ana kadar hazirlanmis tek proje olarak Irak Birlesik devleti projesini bilgi ve takdirlerinize sunuyorum.
Link:
http://www.angelfire.com/gundam/iraqunited/index.html

BİRLEŞİK IRAK DEVLETI
Nüfusu: yaklaşık 21 milyonYüz ölçümü: 437 000 KM2Yönetım şeklı: Federasyon
EYALETLER
Kürt Eyaletı (Kuzeydoğu Irak)Nüfus: yaklaşik 3,5 milyon Kürt çoğunluk
Türkmen Eyaletı (Türkmeneli)Nüfus: yaklaşik 3,5 milyon Türkmen çoğunluk
Bağdat Eyaletı (Orta Irak)Nüfus: yaklaşik 7 milyon ve nüfusun %60 sünni Arap çoğunluk (0,5 milyon cıvarında Türkmen)
Basra Eyaletı (Güney Irak)Nüfus: yaklaşik 7 milyon ve nüfusun %90 şii Arap çoğunluk

Idari Sema
Rejim; demokratik, parlamenter, federatıf yapıda olmalı,
Anayasa; kuvvetler ayrılığını içeren, sivil, insan haklarına saygılı ve etnik realıteyi güvence altına alan yapıda olmalı,
Devlet başkanı ve hükümet yasama organı (Parlamento) tarafından seçilmeli,
Ulusal Birleşik Konseyi; Milliyetler ve Mezhepler Komitelerınden oluşmalı, Milliyetler komitesı ise; Arap, Kürt, Türkmen ve Aşuri etnik gruplarının birer temsilcilerınden oluşmalı, Mezhepler Komitesı ise; Şii ve Sünni mezheplerının ikişer temsilcilerınden oluşmalı. Temsilciler veto hakkına sahip olmalı, seçilme veya atama şekli anayasada belırlenmelı. Konseyin, yasama ve yürütme organlarını milliyetler ve mezhepler konusunda denetlemelı,
Halk Meclisi üyelerı Irak halkı tarafından seçilmeli, 200 vekilden oluşmalı, Eyalet Meclisi üyelerı ise, eyalet halkı tarafından seçilmelı, her eyalet meclisi 50 vekilden oluşmalı, Merkezi Eyaletler Meclisi (Senato) ise, her dört eyaletın eşit sayıda gödereceklerı (4x15) 60 temsilciden oluşmalıç Halk Meclisi ile Eyaletler Meclisi birlikte merkezi yasama organını (Parlamento) oluşturmalı,
Eyalet . Merkez ilişkilerı federasyon esasına göre belirlenmeli. Eyaletler, Eyalet Meclisi ve Eyalet Hükümeti tarafından yönetilmeli, Devlet başkanı, başbakan, ilgilı bakanlar, eyalet hükümet başkanları ve ordu komutanlarından oluşan bir *Yüksek Savunma Konseyi* kurulmalıdır.