Cuma, Ekim 13, 2006

11 YIL ÖNCE KERKÜK UĞRUNA KENDİNİ YAKAN TÜRKMEN KIZI “ZEHRA”

“Masirim ölümdür, neden korkum ölümden
Çalışırım milletimçin, ne gelirse elimden
Ölürsem Şehit ölüm, gül gögersin canımdan
Yaşasın hur milletim şadlık görsün ardımdan”

Türkmen yerleşim merkezlerinin dağıtılması planına bağlı olarak, birçok Türkmen köyü gibi, Tisin halkı da evlerinden atılarak, Kerkük‘ün banliyösünde inşa edilen mahallelere yerleştirilmişlerdi. Dört çocuk sahibi Bektaş Ali Feyzullah adlı Türkmen de, ailesi ile birlikte 1 Haziran semtinde ikamet etmeye mecbur edilmişti. Sürekli tehdit altında olan Bektaş 14 Ekim 1995 tarihinde Kerkük Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü ve eline bir kâğıt tutuşturuldu.
Kendilerinden 24 saat içinde Kerkük’ü terk etmeleri isteniyordu. Ertesi gün kapıya dayanan emniyet güçleri, evin kızı Zehra ile karşılaştı. Türkmen kızı Zehra’nın Kerkük’ü terk etmeye niyetli olmadığı, emniyet güçlerine haykırdığı şu sözlerden de anlaşılıyordu
“ Ey ahali, ben Kerkük’ün kızıyım. Bu şehirden asla göç etmeyeceğim. Bu zulüm politikasını protesto etmek, Türkmenlere bağımsızlık yolunu açmak ve Türkmen sözcüğünü yükseltmek uğruna, şimdi kendimi yakacağım. Kerkük bize kalacaktır. Katillere ve zalimlere ölüm ”
Bu sözlerin ardından Zehra gaz bidonunu üzerine boşaltarak, kibriti çaktı ve herkesin gözleri önünden bir alev yumağına döndü.
Herkesi dehşete düşüren bu olaydan sonra, kızın ailesi taziye geleneğini tamamladı ve üçüncü gün baba Bektaş evine dönerken, tekrar emniyet güçlerini kapıda gördü. Güvelik güçleri son bir ihtar daha vermeye geldi. Ertesi gün 19 Ekim 1995 tarihinde Bektaş Ali, aile fertleri birlikte kamyona bindirildi ve aynı gün Erbil’e gönderildi. Irak Türklerinin günümüze kadar devamlı ve daha bitmemiştir. İnsan haklarının ve can güveliğinin olmadığı Irak’ta daha nice acılı günlerin Türkleri beklediğini söylemek, artık bir kehanet değildir.
Körfez krizinin Irak Türklerine getirdiği bir değişiklik de, birleşik güçleri, güvenlik bölgesi adı altında Irak’ın kuzeyinde 36. paralelin üstünde kalan bölgedeki Türklerin durumudur. 36. paralelin üstünde kalan güvenlik bölgesinin geleceği belirsizlik içinde olduğundan dolayı, bu bölgede yaşayan Türkler de huzursuz ve tedirgindir. 36. paralel altında, yani Saddam yönetiminin insafına terkedilmiş bölgede yaşayan Türkler de, can ve mal güvenliğinin olmadığı bir ortamda varlıklarını devam ettirmeğe çalışıyor. Kendi topraklarını, istemeyerek terk eden bu insanların dramı, Irak’ta insan haklarına saygının, demokrasinin, huzur ve istikrarın sağlanacağı güne kadar süreceğe benziyor.

Türk dünyası için can atan ve gönül veren usta kalemlerimizden şair ve yazar Fahri ERSAVAŞ Türkmen Kızı Zehra için duygu seli gibi insanların yüreğine esip geçen bir duygusal şiir kaleme almıştır.
KENDİNİ YAKAN KERKÜKLÜ
TÜRKMEN KIZI
ZEHRA’YA AĞIT
Yıllardır bitmek bilmiyordu
Kerküklü Türklerin çilesi
Zulüm işkence sürgün ölüm
Olmuştu alınlarının yazısı
Günlerden bir gün
Kerkük’ün Tisin köyünden
Bektaş Ali Feyzullah’a gelmişti sıra
Evini köyünü terk edecekti
Güney Irak’ta bilmediği
Tanımadığı bir yere
Göç edecekti
Böyle buyurmuştu çünkü
Gaddar Saddam’ın adamları
Üç gün mühlet vermişlerdi Bektaş Ali’ye
Bunca zulüm bunca horlanmadan sonra
Buda mı gelecekti
Bektaş Ali’nin başına
Ne bitmez çileydi
Irak İran savaşında
Askere alınmıştı Bektaş Ali’nin
İki oğluyla damadı
Savaş biteli yıllar olduğu halde
Hala dönmemişlerdi geri
Duyduklarına göre
Oğlunu esir düşmüştü biri
Diğeri de kayıp olmuştu
Damadından ise hiç haber yoktu
Bektaş Ali ve karısı
Savaştan dönmeyen oğullarına mı yansın
Yoksa yetim kalan torunlarına mı
İşte bu acılar içindeyken
Dayandı Saddam’ın adamları kapıya yine
24 saatte bu köyü terket diye
Bektaş Ali direndi
Köyümü yurdumu terketmem dedi
O direndikçe de coplayıp tekmelediler
Öfkelerini yenemeyen katiller
Sonunda karakula götürüp
Daniskasını yaptılar ona işkencenin
Anasından emdiğini burnundan getirdiler Baktaş Ali’nin
Artık ister istemez
Boyun eğecekti zulme
Fakat tam o sırada
Zehra çıktı ortaya
Bektaş Ali’nin küçük kızı Zehra
Kükredi Saddam’ın adamlarına
Bağırdı karşı koydu direndi
En sonunda gürledi Zehra
“Ey ahali” diye başladı söze :
“Ben Kerkük’ün kızıyım
Vatanımı asla terketmem
Kerkük Türkmen toprağıdır
Ben bu topraklarda doğdum
Bu topraklarda büyüdüm
Anam babamda
Bu topraklarda doğup büyüdüler
Atalarım da bu yerlerde yaşayıp öldüler
Bu insanlık dışı zulmü
Protesto etmek için
Türkmen kimliğimi yüceltmek için
Şimdi kendimi yakacağım ” diye haykırdı
Ve yanında bulundurduğu bir bidon gazı
Döküp üstüne
Ahalinin ve Saddam ’ın adamlarının
Şaşkın bakışları arasında
Çakıp kibriti yaktı kendini Zehra
Anasıyla babası mahvoldu o an
Taş kesildi Tisin köylüleri
Baka kaldı Saddam’ın o domuz adamları
Hayretler içinde
Halbuki Zehra
Henüz baharındaydı ömrünün
Ona kefen değil gelinlik yakışırdı bu yaşta
Ama olmadı
Yakarak kendini son verdi hayatına
O gün takvimler 1995 ‘in
Ekim ayının
16 ‘sını gösteriyordu
Verdiği sözde durdu
Yurdunu terk etmedi Zehra
Gelenek gereği Kerkük’te
Kadınlar gitmezdi marazlığa
Anası da gitmedi töreye uyup
Bağrı yanık çileli ana
Seslendi cenazenin ardından
’’ Kızımı ma zarına yavaşça indirin
Rahat yerleştirin yerine’’
Diyebildi ancak
Fahri ERSAVAŞ