Perşembe, Haziran 29, 2006

Irak'ta, Amerikan ve Irak askerleri Şii milislerle çatışıyor...

19:25
29 Haziran 2006 / Perşembe
Irak'ta, Amerikan ve Irak askerlerinin Şii milislerle çatıştığı bildirildi. Polis ve görgü tanıkları, başkent Bağdat'ın kuzeydoğusundaki Hayrnabat köyünde düzenlenen operasyonda meyve bahçelerinde saklanan milisleri ortaya çıkarmak için helikopterlerin köyü bombaladığını belirtti. Iraklı güvenlik güçleri, çatışmalar sırasında ele geçirilen militanlar arasında İranlıların da bulunduğunu söyledi, ancak sayıları hakkında bilgi vermedi. Polis, Diyala vilayetinin başkenti Bakuba'ya 3 kilometre mesafedeki Şii köyü Hayrnabat'taki çatışmaların devam ettiğini bildirirken, çevre sakinleri bölgeden silah ve patlama sesleri geldiğini ifade etti.

Büyükelçi Şensoy: ABD’nin Kürt müttefikleri PKK’ya silah verdi

Kasım CİNDEMİR/
WASHINGTON
Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy, ABD’nin Kuzey Irak’taki Kürt müttefiklerinin, PKK’ya silah, barınak ve teçhizat verdiğini söyledi. Nabi Şensoy, ABD Yönetimi’ni, harekete geçerek bu bağlantıyı kesmeye çağırdı. Büyükelçi Nabi Şensoy, Kuzey Irak’taki 3 bin PKK militanının Türkiye içinde eylem düzenlemek için sınıra doğru ilerlediğini ve bu konuda Ankara’nın elinde kanıt bulunduğunu kaydetti. Şensoy, Washington Times gazetesinin editörleri ile yaptığı toplantıda, K. Irak’taki önde gelen ve ABD’nin müttefiki olan iki Kürt grubunun (IKYB ve IKDP) Washington’un terör listesinde yer alan PKK’ya silah, güvenli geçiş ve lojistik destek sağladığını belirtti. ABD’nin terörizme karşı söylemini hatırlatan Şensoy, bu sözlerin gereğinin yapılmasını istedi. Şensoy, Washington’un, PKK ile ilişkilerini kesmesi için Iraklı Kürt gruplar üzerindeki nüfuzunu kullanması gerektiğini vurguladı ve terör örgütünün komuta ve kontrol şebekesine darbe vurulabileceğini ifade etti. Şensoy, "Bu gruplar üzerinde etkinliğiniz var. Türk halkının rahatsızlığı artıyor" dedi. Nabi Şensoy, KKTC’ye yönelik izolasyonun yumuşaması için ABD’nin bir dizi önlemi açıklamaya yakın olduğunu inandığını da söyledi.

Çarşamba, Haziran 28, 2006

Uzlaşma Planı Tartışmaları

TURKMENELI tv
Irak hükümetinin Uzlaşma Planı tartışmaları devam ediyor.

Irak Başbakanı Nuri El Maliki'nin açıkladığı ve içinde bir de genel af maddesi bulunan Ulusal Uzlaşma Planı'na ilişkin tartışmalar devam ederken; Şii vekiller, Irak devrik lideri Saddam Hüseyin'in partisi olan Baas'ın yöneticilerinin de af kapsamına alınmasına karşı çıkıyor.
Konuyla ilgili soruları cevaplandıran milletvekillerinden Uzlaşma Cephesi Üyesi Sünni Hüseyin El Felluci, Maliki'nin teklifinde en önemli kısmın, işgalin ne zaman sona ereceği konusunun ele alındığı bölüm olduğunu belirterek, "İşgalcilerin, mümkün olan en kısa zamanda Irak'ı terk etmeleri ve tazminat ödemeleri lazım. Bir de direnişçilerin terörist olarak sayılmasına karşıyız. İşgal karşısında direniş göstermek gayet doğaldır ve meşrudur. Maliki'nin teklifi bazı sorunlara çözüm oluyor ama hepsini karşılamıyor. Eksik noktalar bulunuyor" dedi.
Maliki'nin sunduğu planda bazı eksikler olduğunu söyleyen Şii koalisyondan Baha El Araci ise, planın uygulanabilmesi için gerek Başbakanlık ile Cumhurbaşkanlığı arasında, gerekse Başbakanlık ile Meclis arasında koordinasyonun sağlanması gerektiğini ifade etti. Araci, "Şimdiye kadar böyle bir koordinasyon sağlanabilmiş değil. Maliki'nin teklifinde yer alan Baas Partisi yöneticilerine af getiren madde, tartışmalara neden oluyor. Bu konuda bir uzlaşma sağlanabilmiş değil. Anayasada Baas Partisi yöneticilerinin asla affedilmeyeceği ve devlet görevlerinde bulunamayacağı yönünde bir madde var. Şimdi bunun aksine bir madde getirilmesi anayasaya aykırı. Ayrıca direnişte bulunmak meşru bir haktır. Ama dışarıda yaşananlar ise terörizmdir" diye konuştu.
Irak listesinden Vail Abdüllatif ise, Irak'taki en büyük siyasi grupların bu planı kabul ettiğini vurgulayarak, "Bu durum Maliki'nin planının Iraklılar tarafından kabul edildiğini gösteriyor. Bence Maliki'nin planı sorunların çözümü noktasında önemli bir adım" dedi. Hanian El Kadde ise, "Meclis'teki grupların çoğu Maliki'nin teklifini kabul etti. Bunun karşısında direnişçilerin ateşkes ilan etmesi lazım. Biz gerekli açıklamayı ve planı ortaya koyduk. Şimdi onlar adım atmalı. Ateşkes yaptıklarını açıklamalılar. Eğer bunlar yapılmazsa, plan kağıt üzerinde kalacak ve hiçbir olumlu etkisi olmayacak" ifadelerini kullandı.

Turkmeneli TV Web Sayfası Yayına Başladı

kerkuk.net 27.06.2006

Irak Türkmenlerinin sesi olan Türkmeneli televizyonun internetteki resmi web sitesi yayın hayatına başlamıştır. www.turkmenelitv.com alan adından yayın yapan sitede, günlük ve haftalık yayın saatleri, Televizyonda yayınlanan tüm programların tanıtımı gibi bir çok bilgiye ulaşabilirsiniz.
Herkese hayırlı olsun..

Salı, Haziran 27, 2006

Röportaj

Türkmeneli Milli Birliği başkanı Sayin Savaş Nurettin ile Irak ve Türkmenler üzerine TurkmenTimes’ın 19 Mayis'ta yaptığı röportaj

1969 yilinda Kerkük Musalla’da doğdu. 1992 yılında Kuzey Irak-Şaklava’da Irak Milli Türkmen Partisi’nde 22 yaşında Türkmen siyasi hareketine katıldı. Ankara’da Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesinde okudu. Türkmeneli Öğrenci Birliğini kurdu. Türkmeneli Partisi Ankara Temsilciliği yaptı. Dünya Türk Gençleri Birliği Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı yaptı. Türk Dünyasında çeşitli toplantı ve kurultaylarda Türkmenleri temsil etti. Avrasya stratejik Araştırmalar Merkezi Ortadoğu-Irak masasında çalıştı. Halen Türkmen parti ve derneklerinde yöneticilik ve TV program yapımcılığı yapmaktadır. Irak Türkmenleri ve Ortadoğu politikaları hakkında yazılarının yanı sıra Türkmen milli hareketini kapsayan bir kitap hazırlamaktadır.

·Saddamın devrilmesinden önce Türkmen partileri Irak’taki değişime hazırlıklımıydılar? Hazırlıklıysalar Örnek verin?

Cevap: Sorunuza iki sekilde cevap verilebilir;

Eğer ki diğer gruplarla karşılaştırılacak olursak, silahlı bir güç eksikliği sözkonusuydu. Bilindiği gibi ABD işgaliyle bu önemli bir unsur haline gelmiştir.
Ancak Türkmenlerin siyasi arenada temsili, demokratik yapılanması ve örgütlerinin teşkili ile hazırlıksızdı demek yanlış olur. Nitekim Kuzey Irak güvenli bölgede siyasi kurumsallaşma ve katılım belli bir sürecin tecrübesini kazanmıştı.

·Amerika Birleşik Devletleri Irak’ı işgali sırasında Türk topraklarını kullanmak istedi. Türkiye kabul etmedi. Sizce bugün Türkmenlerin yeni Irak’ta çektikleri sıkıntıları Türkiyenin kararından mı kaynaklanıyor?

Cevap: Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde Irak işgal tezkeresinin reddedilmesi konusu ile Türkmenlerin bugünkü durumu konusu arasında bir ilişkiden elbette sözedilebilir. Ancak Türkiye’nin uluslararası, bölgesel, ekonomik politikaları ve özellikle Irak ve Iraklılar ile tarihi ve sosyal bağları gözönünde bulundurulduğunda ve özellikle bugün ABD’nin içerisinde bulunduğu durum da göstermektedir ki uzun vaadede Türkmenler bakımından da başarısız bir karar olurdu. Nitekim ABD koalisyonu Fransa, Almanya, Rusya ve Çin gibi dünya devletlerinin karşı çıktığı zayıf bir işbirliğidir.

·Bugün Siyasal,Kültürel ve toplumsal açıdan gözardı edilen Türkmen milleti nasıl bir Irak’tan bahseder sizce?Bugün Türkmenlere yönelik yapılanlar eski yönetimin bir uzantısı modelimidir?

cevap: Öncelikle Türkmenlerin üzerinde yaşadıkları bölgelerin jeopolitik ve iktisadi önemi herşeye rağmen Türkmenlerin bir adım önde durmasını sağlamaktadır. Bizlere karşı Irak tarihi boyunca uygulanan politikalar da Türkmenlerin bu avantajını bozmayı amaçlamaktadır. Bugünkü politik gelişmelerde Türkmenler, Irak’ın merkezi siyasal ve toprak bütünlüğünü, geleceği belirsiz siyasi kazanımlara tercih etmelidir.
Türkmenlerin Irak’taki varlığı Türkiye ile doğal bağlarından kaynaklanan ilişkisi diğer gruplarca doğru değerlendilirmemektedir. Başta Kürt olmak üzere bütün Iraklı poltikacalara tavsiyemiz , Türkmenlerin varlığı tehlike olarak algılanmamasıdır, aksine bölgesel çatışmalara yol açacak yayılmacı politikalardan uzak ve uluslararası kazanımlar sağlayabilecek uzun vadeli kalıcı politikalar gözönünde bulundurularak değerlendirilmelidir.

· Türkmen siyasi hereketleri önümüzdeki 2007 yılında Kerkük’te yapılacak referanduma karşı kendini hazır hissediyormu? Bugün Kürt siyasi tarafların her yönden(Ordu,güvenlik ve tüm devlet dairelerin)de ağır bastığı Kerkük’te bir referandumun yapılması ne kadar yasaldır.

Cevap: Türkmen siyasi hareketleri Kerkük’ün statüsü konusunda işgalin başlamasıyla birlikte gerekli girişimlerde bulunmuştur. Geçici hükümetin de Kerkük’e özel statü sağlaması da bu çalışmalar sonucunda gerçekleşmiştir.
Yasallık konusu ABD işgaliyle başlayan bir tartışma konusudur. Yasallığı tartışılan işgalin sonuçları da kesin değil, tartışmalıdır.
Tarafların gelecekte de karşılaşacakları çatışmalara yol açmamak için Kerkük’ü sadece belli bir bölgeye ait değil bütün Irak’ın bir parçası değerlendirmesiyle Irak çapında yapılacak bir referandum ile çözmek gerekir.

·Sizce Kerkük sorunu,Kürt kardeşlerin istekleri doğrulutusunda yapılacak referandumla son bulacak mı?

Cevap:2007 referandumu anayasaya geçici siyasi pazarlıklara alet edilerek sokulmuştur. Diğer bir ifade ile böyle bir referandum sonucu Kürt siyasilerin elde edecekleri kazanımlar özünde diğer Iraklı siyasi tarafların Irak ve bölge politikalarıyla zıt düşmektedir. bu nedenle Kerkük sorunu şeklen veya geçici olarak çözülmüş görünse de tartışmaya açık kalacaktır. Aslında Kerkük, Kürtler için mevcut kazanımlarını tehlikeye sokacak bir sorundur. Bunu kısa zaman içerisinde anlamak zorunda kalacaklardır.





·Gerek Kerkük gerek tüm türkmen bölgesini kendi bölgesi içine almak isteyen Kürt siyasi güçlerle bugün nasıl bir diyaloğa girilmesi gerekiyor sizce?

Cevap: Kürt siyasi grupları Türkmenlerle gerçek ve yapıcı bir diyalogtan kaçmaktadırlar. Sorunun özüne inmekten korktuklarından hiç bir temsil gücü bulunmayan sözde Türkmen şahsiyetleriyle göstermelik işbirliği ile tektaraflı ve emrivakilerle Türkmeneli’de de-facto bir kontrol sağlamaktan öteye gidemiyorlar.
Bundan da diyaloğa hazır olmadıkları ve zaman kazanmaya çalıştıkları anlaşılmaktadır.

·Bugün Kürtlerin bir federal bölge istedikleri kadar Türkmenlerin de böyle bir bölgeye Türkmeneli bölgesini talip olmalarında haklı değillermi sizce?

Cevap: Türkmeneli Federe bölgesi projesi yeni değildir, 1990 ‘ların başından itibaren Türkmenlerin gündeminde bulunan bir konudur. ‘’Türkmeneli’’ kavramı ve Türkmeneli bayrağını da kapsayan Birleşik Irak Projesi adı altında hazırladığımız Türkmeneli Federe Devleti yasal düzenlemelerinden idari yapısına kadar bir dizi detaylar da içemektedir. Türkmeneli Partisi’nin stratejisinde de bulunan bu yapı Kürt siyasi taraflarca, henüz talep etme şartları oluşmadan 2007 referandumu için Türkmenlere yem olarak sunulmaktadır. Üstelik Kürt bölgesi siyasi yapılanması kontrolünde kendi topraklarımızı bize lutfediyorlar. Ayrıca Türkmeneli Federe Devleti talebi Erbil’den değil, merkezden yani Bağdat’tan geçer. Bu hakkımızı saklı tutmaktayız.

· Eğer bir çatı altında toplanabiliniyorsa, herkes de bu çatı altında belli bir özgürlükte çalışabiliyorsa neden Irak Türkmen Cephesi çatısı altında birleşilmiyor ve başka koalisyonlar oluşturuluyor?

Cevap: Aslında ITC dışında seçim ittifakı ve koalisyonlara katılmak fazla ciddi olmasa da cüzi siyasi prestij ve tecrübe kazandırması bakımından faydalı görünebilir. Kendi ayakları üzerinde durmak çabası olarak da değerlendirilebilir. Ancak Türkmenlerin siyasi birliğine zarar vermesinden dolayı tasvip edilemez. Ancak milli bütünlüğü bozucak ciddiyet taşımamaktadır.



· Neden Türkmen milletinin bir çok kesimi Türkmen davası ve Türkmen siyasi hareketlerinden uzaklaşıyor? Sizce sorun siyasi partilarde mi? Türkmen kesimlerde mi? yoksa zamanlama mı yanlış?

Cevap: Sorunu Irak’ın devlet yapısı ve siyasi durumu içerisinde değerlendirmek gerekir. Doğal olarak diğer Irak siyasi hareketleriyle karşılaştılıyor. Ancak gerek Kürtlerin, gerek Şii Arapların, gerekse de Sunni Arapların Irak siyasetindeki konumlarıyla Türkmenlerin konumları arasındaki farklılıklar, özellikle Irak siyasi tarihi bakımından da gözardı edilmemelidir. Silahlı güce sahip olmayan tek grup Türkmenler olmuştur. Diktatör ve monarji ile yönetilen Irak’ta silah gücüyle siyasi avantajlar sağlanmaktadır. Irak’ta üçüncü çoğunluktaki Türkmenlerden daha güçlü sözü edilen grupların varlığı Türkmenler üzerinde büyük baskı oluşturmaktadır. Günümüze kadar verilen varlık mücadelesinin zaman zaman yaralar olması bu zorlu şartlarda doğaldır. Bizler geçici olarak uzaklaşanların da haklarını savunmaya devam edeceğiz.

·Türkmen milletinin özgür ve bağımsız bir basın yayın ve enformasıyonu varmı?Nerde?Bunu nasıl geliştirebilirz?

Cevap: Özgür ve bağmsız basın/yayın en gelişmiş demokratik ülkeler de bile ciddi sorunlarla karşılaşmaktadır. En bağımsız medya bile kendi milletinin birliğine zarar verecek yayın politikası izlemez. Bu bakımdan Türkmen basın yayınının, gelişmemezliği ve ihtisaslaşmamazlığı nedeniyle de bağımsızlığın ötesinde olduğunu düşünüyorum. Öncelikle Ortak Türkmen Medya birliğine ihtiyaç vardır. Ortak ana prensipler ve yayın politikası belirlemeleri gerekmektedir. Daha başarılı ve daha güçlü bir Türkmen medyası için işbirliği yapılması şarttır.





·Irak’ta Türkmen nufusu diğer milletlere oranla neden azaldı? Irak’ta yapılan ilk nufus sayımı ve daha sonraki sayımlara göre bugün Irak’taki Türkmenlerin üç yada dört milyon olmaları gerektiğini götesiyor. Sizce Türkmenler diğer milletler tarafından eritilmiyor mu?

Cevap:Sayının azaldığı görüşüne karşıyım. Bunun doğru olmadığını biliyoruz. Ancak bu görüşe sebebiyet verecek Irak seçimleri ve anayasa referandumu azaldığı düşüncesini uyandırsa da, sorun, seçimlere katılımın azlığı ve uygulanan seçim ihlallerinden kaynaklanmaktadır. Dikkate alınması gereken seçimlere katılım oranı değildir. Nitekim yapılması engellenen nufus sayımları, Türkmenlerin gerçek çoğunluğunu gösterecektir.

·Sizce 2003 Irak işgalinden sonra gerek Türkmen basını gerekse Türkmen siyasi hareketinde Erbil ve Erbil Türkmenleri Türkmen gözardı edilmemiş midir?

Cevap: Doğrudur, ancak buna ihmal denemez. Kerkük’ün özgürleşmesi siytasetin odağı haline gelmiştir. Özellikle Erbil kökenli Türkmen siyasi patileri strateji hatası yapmıştır. Türkmen partilerinin Erbil’deki tabanında, Kürt siyasi ve peşmergelerin baskısıyla da bir kayma olmuştur. Ancak yüzlerce Erbil kökenli Türkmen yüksek tahsil ve kurslar görmektedir.

·Önümüzdeki 2007 yılında yapılacak referandumu Kürtler kazandığı durumda ve Kerkük’ün Kürdistan bölgesine iltihak edildiğinde sizce Türkmenler bu emrivakiye boyun eğerler mi? Yada ne yaparlar?

Cevap: Bu sadece bir varsayım ve Kürtler için hayalden öteye gitmeyecektir. O durumda herşeyden önce Sünniler başta olmak üzere Şiiler de Kerkük üzerinde hak talep edeceklerdir. Nitekim ne İran ne Türkiye ve ne de Suriye Kerkük’ü kontrol edecek bir Kürt gücünü kabul etmeyecektir. Türkmenler politikalarını buna göre belirlemiştir.

·Şayet sözde Kürt Devleti ilan edildi ve Türkmeneli bölgesini haritasına aldı bu durumda nasıl bir Türkmen tablosu ortaya çıkacak sizce?

Bunun gerçekleşeceğine ihtimal vermek çok güç. Ancak böyle bir durumda Türkmenler ayrılmak için mücadele vereceklerdir. Hiç bir güç diğer bir milleti silah zoruyla da olsa kontrolünde tutamaz.

·Türkmen milleti aşağı yukarı yarı yarı şii ve sünnidir.Sizce Türkmen milletinin mezhep ayrım problemi varmı? Peki mezhebimizi milletimizin hizmeti için sunabilirmiyiz?

Cevap: Türkmenlerin bir mezhep sorunu yaşadığı doğru değildir. Şii partilere oy veren Türkmenlerin Türkmen menfaatlerini kolladıkları açıktır. Türkmen milletinde şii ve sunni mezhepleri bir sorun değil, aslında bir zenginliktir, bu zenginliği doğru şekilde değerlendirmek gerekir.


·Türkmen davasına sempati duyan ve Kerkük sorunundaki doğru tavırları ile bilinen Caferi’nin görevden ayrılmasıyla sizce Türkmen milletinin kaybı oldumu?

Cevap: Caferi’nin izlediği politika bağlı olduğu kesimin politikasıdır. Görevden ayrılması uygulama yönteminde bir değişiklik yaratsa da politika yeni başbakan ile değişmeyecektir. Daha yumuşak söylemlerle aynı politika izlenecektir. Kerkük sorunu şahıslara bağlı politikalar değildir.

· Ülkede bulunan tüm millet ve etnik guruplar sadece kendi hakkını isterken Türkmen milleti ise sadece toprak bütünlüğünden basetmektedir,sizce hünerlik nerede?

Cevap: Hakları sadece talep etmkle bir sonuç elde edilemez. Talep edilecek hakların şartlarının oluşması gerekir. Biz Türkmenler, demografik statümüzü korumak ve Irak’ın siyasi şartları çerçevesinde bir millet olmanın verdiği hakları talep istiyoruz. Irak’ın bütünlüğünü istemek ise Iraklıları karşıkarşıya getiren etnik ve mezhep çatışmalarını önlemek, Irak’ın iktisadi kaynaklarının eşit paylaşımını hedeflemektedir. Silahlı milis güç ile sorunlar çözülmez sadece ileriki yıllara ertelenir.


·Bir çatı altında çalışma felsefesi başarısız olmasına rağmen sizce bugün pratikmidir?Sizce Türkmen Siyasi hareketini birleştimede yeterlimidir?Yada sizce en uygunu yardımlaşan ancak çeşitli parti ve siyasi Türkmen hareketlerimidir?İkisinide bir araya getircek hem bir çatı altında hemde yardımlaşan bir Türkmen oluşumu olabirimi?

Cevap: ITC siyasi ve idari bir çatıdır, Türkmen meclisi ve kurultayının kararlarına uyar. Kurultay ve meclis, seçkin Türkmenlerden ve Türkmen parti üyelerinden oluşur. Bu sistem en geniş temsil sağlayabilecek bir kapasiteye sahiptir. Türkmen meclisi ve ITC’nin idari yapısı Türkmeneli bölgesinde Türkmenlerin temsil ve idaresini sağlamaktadır. Sistem geliştirilmeye müsaittir. Örneğin dış müdahalelere karşı süzgeç aralıklarının daraltılması gerekmektedir. Meclis başkanı ile Cephe başkanının görev ve yükümlülükleri de gözden geçirilmelidir.


·Bugün Türkmen siyaseti ülke, bölge ve dünya çapında nasıl bir politika izleme temeline dayanmalı?

Cevap:Günümüz siyasetinde globalleşmenin bir sonucu olarak uluslararası politika iç politkayı etkisi alanına almıştır. Bu nedenle izlenecek politika uluslararası ve bölgesel politikaya uygun olmalıdır. Günümüzde bölgesel politikaların korumaya çalıştığı Irak’ın uniter yapısı, parçalamayı öngören global politikaya direnmektedir. Bu nedenle de Türkmen-Kürt Irak politikaları çatışmaktadır.

·Türkmen siyasetinin bugün gerek bölgesel gerekse dünya çapında sağlam bir zemine oturmamasının nedeni nedir sizce?

Cevap:Türkmen siyaseti Irak’ın uniter yapısının korunmasını öngörmektedir. Bu siyaset bütün bölge ülkelerinin ve bir çok dünya ülkesinin arzu ettiği bir yapıdır. Irak’ın parçalanmasını arzu eden tek ülke ABD’dir.


·Sizce birlik ve beraberlik tek insanın başta olması mı demek?

Cevap: Bir toplumu idare edecek başkanı da birlik beraberliği de milletin kendisi belirler. Çok başlılık sözkonusu ise milletin arzusudur. Bu süreç millet gerçek liderini bulana dek devam edebilir.

· Tüm bunlara sizin ekleyeceğiniz bir ek sözünüz varmı?

Cevap: Atacağımız her adımda düşmanlarımızın yayılmacı ve şoven politikalarının tehlikesini aklımızda bulundurmalıyız. Hiç bir kardeşimizi yalnız bırakmamalıyızö birbirimizi kolamalı sahip çıkmalıyız. Düşmanımızın aramıza sızmasına müsamahaa göstermemeliyiz. Türkmen’e ve çıkarlarına zarar verenlere göz yummamalı ve cezasız bırakmamalıyız. Ne olursa olsun ümitsizliğe kapılmamalıyız. Davamızda haklı olduğumuzu unutmamalıyız.

Bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ederim. Sizleri, çalışmalarınızdan dolayı kutlarım.

Pazartesi, Haziran 26, 2006

ITC Başkanı Ergeç’ten Meclise veryansin

kerkuk.net 26.06.2006


Irak Türkmen Cephesi Başkanı Dr. Saadettin Ergeç, Irak Başbakanı Nuri EL-MALİKİ tarafından sunulan Ulusal Barış Planı hakkında düşüncelerini açıkladı. ITC Başkanı Dr. Sadettin Ergeç Temsilciler Meclisinin bu günkü özel oturumunda yaptığı konuşmada, El-Maliki hükümetinin yeni uzlaşı planından dolayı tebrik etti.
Ergeç konuşmasında, bugün Irak halkı arasında bir barışın sağlanması için hazırlanan uzlaşı programı sunulduğunu, bugünün önemli birgün olduğunu vurguladı. Ergeç ayrıca Irak’ın dün olduğu gibi bugünde sıkıntılar içerisinde bulunduğunu, bu sıkıntı ve problemlerin çözümü için herkesin iyi niyetle hareket etmesi gerektiğini ifade etti. Irak halkı olarak, Irak kimliğini tüm

DTP'den açık PKK beyanı

DTP'nin 1'inci olağan kongresinde konuşan eşbaşkanlardan Tuğluk, terör örgütü PKK ile organik bağlarının açık itirafı sayılabilecek ifadaler kullandı: PKK ile araya mesafe konulamaz.
NAMIK DURUKAN, SALİHA ÇOLAK
AnkaraDemokratik Toplum Partisi'nin (DTP) 1'nci Olağan Büyük Kongresi'nde konuşan eşbaşkanlar Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, Kürt sorununun çözümünde PKK'yı adres gösterdiler. Tuğluk, "PKK ile aramıza mesafe koymamız mümkün değil" derken, Türk de, İngiltere ve İspanya'nın yaşadığı "IRA" ve "ETA" deneyiminin Türkiye'de uygulanmasını istedi.

Kürtler kendilerine bir Türk lider arıyor

Kürt halkının güvendiği bir Türk lider yok. Kürtler bir Türk liderin sorunları daha rahat çözeceğini düşünüyor. Keşke ülke barışını bir Kürdün kurabileceğini Türkler de hissedebilse
Bölgede bir Kürt-İslam sentezi var. PKK bunu benimsemez, ama o da dine aykırı şeyler söylememe hassasiyetini sergilemeye başladı. İslam'ı öne çıkarması gerektiğini düşünüyor
İslami çevrelerde 'Kürt ya da Türk'e ne gerek var? İslam kimliği hepimize yeter' görüşü var. İslam'ın kimliği, farklılığı reddeden bir algılama gibi servis edilmesi faşizan din anlayışını getirir
26/06/2006

devami.....

Cumartesi, Haziran 24, 2006

Soros'tan Türkmenlere 'azınlık' gafı

Türkmenlere 'azınlık' hitapları kulak alıştırıyor ve tepki göstermiyoruz.

Ünlü spekülatör George Soros, Irak’ta Türkmenler ve benzeri azınlıkların korunması gerektiğini, Türkmenler korunmazsa Türkiye’nin müdahale edebileceğini söyledi.


Kısa süre önce Türkiye’de bulunan ünlü spekülatör George Soros, ABD’nin Irak’tan çekilmesi için Irak’ta Türkmenler ve benzeri azınlıkların korunması gerektiğini, Türkmenler korunmazsa Türkiye’nin müdahale edebileceğini söyledi.Türkiye ziyaretinden hemen önce verdiği bir demeçte Bush yönetiminin Irak politikasını eleştirirken Türkiye’yi de Ermeni soykırımını tanımamakla suçlayan Soros’un, Türkiye’ye geldikten sonra Irak değerlendirmelerine Türkmenleri de eklemesi dikkati çekti.Soros, Business Week dergisine verdiği demeçte “Irak’tan düzenli bir biçimde çekilmemiz lazım. Bunun için de gruplar arasında siyasi bir anlaşma gerekiyor. Örneğin Türkmenler gibi azınlıkların korunması için yeterince güvenlik sağlanması gerekiyor. Irak’ta büyük bir Türkmen toplumu var ve korunmazlarsa Türkiye müdahale edebilir” diye konuştu.Soros ‘ABD konusunda neden olumsuz düşünceler taşıdığı’ konusunda da “Acı gerçekleri görmek istemeyen fazla iyimser bir toplum olduk. Bu yüzden gerçek, bir tehdit haline dönüştü” dedi.Soros, konuşmalarında ve son yayınladığı kitapta Bush yönetiminin ‘hiçbir zaman ortadan kaldırılamayacak ve bilinmeyen bir düşmana’ savaş açarak ABD demokrasisini zayıflattığını ve karşı eleştirileri de vatan hainliği ile suçlayıp bastırmaya çalıştığını savunuyor.

Kerkük istihbarat şefi bombalı saldırıda öldü

12:00
24 Haziran 2006 / Cumartesi

Irak'ın kuzeyindeki Kerkük'te görevli bir istihbarat şefinin bombalı saldırıda öldüğü bildirildi. Polis şefi Turhan Abdurrahman, Kerkük'ün Tamim bölgesi istihbarat şefi Musa Haşim'in, yol kenarına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu 2 korumasıyla birlikte öldüğünü söyledi. Bu arada Bağdat'ta yol kenarına yerleştirilen bombanın patlaması sonucu 1 Amerikan askeri öldü.
Amerikan ordusundan yapılan açıklamada, askerin, dün başkentin merkezinde düzenlenen saldırıda öldüğü belirtildi.

Cuma, Haziran 23, 2006

Irak'a 'Osmanlı Modeli', bölünmeye İKÖ onayı!..

Irak'ın üçe bölünmesi, Ortadoğu siyasi tarihinden çıkarılması Müslüman ülkelerin onayıyla mı gerçekleşiyor? ABD işgalinden sonra korkunç bir iç savaşa sürüklenen, etnik ve mezhep eksenli farklılığın kontrol edilemez bir düşmanlığa dönüştüğü Irak'ta, işgal öncesi hazırlanan "üç parçaya ayırma" politikası karşısında duracak hiçbir ülke kalmadı mı?
Biden-Gelb Planı nedir, ne amaçla hazırlanmıştır? İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) üyeleri, Türkiye, Arap dünyası bu plana nasıl bakmaktadır? "Irak'ın toprak bütünlüğü"nü ağızlarından düşürmeyenler, üç yıl içinde Irak'tan "üç devlet çıkarma" noktasına nasıl getirildiler? Irak'a uygulanacak Osmanlı Modeli ne anlama geliyor? Parçalanmanın bedelini en ağır şekilde ödeyeceği kesin olan Türkiye, artık Biden-Gelb Planı'na mı destek veriyor? Önce bu planın ne olduğuna bakalım:
Amerikalı Senatör Joseph J. Biden ve Dış İlişkiler Konseyi'nden Leslie Gelb tarafından hazırlandı. Hem işgal öncesi tasarlanan üçe bölme planını netleştiriyor hem de.. devami...
Ortadoğu'nun Yeniden İşgali
Mete Çubukçu'nun "Ortadoğu'nun yeniden işgali" adlı kitabı Kalkedon tarafından yayınlandı. Bölge ile ilgilenen herkes için önemli referanslar içeren kitap, işgalin yol açtığı kaosu ve etkilerini sorguluyor.

Irak’ta direniş Türk’ün elinde...


Dünya basınına sızdırılmamaya çalışılan, Türk medyasının ise burnunun dibindeki bir gerçeğe nedense fazla yaklaşamadığı bir gelişmeyi ben buradan net olarak dile getireyim: Irak’ta Amerikan yenilgisi kaçınılmaz görülüyor... Ülkede doğan, 1920 Devrimi Ruhu’nun karşısında, geçmişte, İngiliz işgal birlikleri direnememişti... Bugün de, aynı gelişme yaşanıyor... Irak, Batı’nın her fırsatta dile getirmeye çalıştığı insan aklarına dair ahlaki değerlerinin buharlaştığı bir ülke oldu... Dünyanın tek süper gücü olan Amerika’nın da tıpkı Vietnam gibi ağır bir yenilgiye adım adım yaklaştığı bir toprak niteliğinde... En fazla iki yıl sonra, hepimiz, yenik bir süper gücün dünya dengelerinde yarattığı sarsıntıyı tartışıyor olacağız... Bu tartışmayı şimdiden başlatmakta yarar görürüm...’(star-17.Ekim.2005) Irak’taki ‘gerçek direnişin’ bir Türkmen kenti olan Telafer merkezli olarak ülke çapına yayıldığını ve artık, Amerikan-İngiliz işgal kuvvetleriyle bağlantılı askeri güçlerin kontrolü dışında bir Irak’la karşı karşıya olduğumuzu vurgulayan yazımızın üzerinden bir hayli zaman geçmiş... ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad’ın son raporu, devami....

Irak'ta gerçek tablo

Türkiye'yi resmen ziyaret ettiğinde, İstanbul'da, Topkapı Sarayı bahçesindeki ziyafette aramızda geçen mükâlemeyi bugün hatırlıyor mudur George W. Bush acaba? Hakkında yazdıklarımın olumlu olup olmadığını öğrenmek istemişti ABD Başkanı. Irak'la ilgili olarak "Göreceksin, bundan böyle her şey daha iyi olacak" diyen ABD Başkanı'na, "Hiç sanmıyorum" cevabını vermiştim...
Bu görüşmeyi ben sıkça hatırlıyorum da, acaba Bush, "İstanbul'da biri bana olacakları söylemişti" diye aklından geçiriyor mudur? devami...

Perşembe, Haziran 22, 2006

Türkmeneli Federasyonu

Türkmen Siyasi İttifakı

Bildiri

Değerli Türkmen siyasi ve sivil kurluşları
Aziz Türkmenler

Irak’ta varılan siyasi aşamada Kerkük şehrimiz, siyasi pazarlıkların ve paylaşımların merkezini oluşturmaktadır.
Kerkük, iktidar paylaşımının kilidi konumunda iken, savunmasında harcadığımız gayret ve çabalarımız bizleri farklı alternatif ve saflara itmiştir.

2007 referandumu ile Kerkük’ün Kuzey İdaresine bağlanmasının gündeminde siyasi düğümler çözülmeye başlarken
biz Türkmenlerin de ortak siyasi çözüm, siyasi işbirliği ve ittifak kurmamız kaçınılmaz tarihi bir gerçektir.

Biz Türkmenlerin üzerinde yaşadığımız topraklarımızda merkezi Irak yönetiminin ve toprak bütünlüğünün korunduğu sistemde
kendi idari ve mahalli kurumlarımızı ‘’Türkmeneli Federasyonu’’ altında teşkili, tarihi Türkmen siyasi ittifakını gerçekleştirecektir.

Belirtilen gerekçe ve hedeflerle
Türkmen siyasi ve sivil kuruluşlarının gerekli mutabakatı sağlayarak ‘’Türkmeneli Federasyonu’’ nda hakettiği yeri öngörmelidir.


Saygılarımızla

Savaş Nurettin
Türkmeneli Milli Birliği
Irak/Kerkük
22 Haziran 2006






Independent: ABD Kürtleri yine yüzüstü bırakabilir


11:25
22 Haziran 2006 / Perşembe
İngiliz Independent gazetesi, ABD’nin yüzünü Türkiye’ye çevirerek sırtını Kürtler’e çevirebileceğini belirtti.
Independent gazetesinin ekinin kapağında, Irak’ta yeni bir ulusun doğup doğmadığı değerlendirildi. Analizde, Süleymaniye, Dohuk ve Erbil’i de içine alan Irak Kürdistanı bölgesini nasıl bir geleceğin beklediği masaya yatırıldı. Patrick Cocburn imzalı analizde, Iraklı Kürtler’in şimdi ABD ile birlikte hareket ettiğini ancak geçmişte ABD’nin Kürtler’i hiçbir pişmanlık duymadan yüzüstü bıraktığı ifade edildi.
"ABD IRAK’TAN ÇEKİLİNCE YÜZÜNÜ TÜRKİYE’YE DÖNEBİLİR"
Dört sayfa ayrılan analizde, ABD askerlerinin Irak’tan çekilmesinin ardından Washington’un yüzünü tekrar "Iraklı Kürtler’e şüphe ile yaklaşan" eski müttefiki Türkiye’ye dönebileceği belirtildi.
Yazıda, Iraklı Kürt liderlerin İran ve Türkiye karşısında ABD’nin garantör olmasını istedikleri kaydedildi. Analizde ayrıca Kürt liderlerin bugüne kadar çıkan sorunlardan kurnazca sıyrılabildiğini ancak herhangi bir hatalarının halka büyük sıkıntı doğurabileceğinin bilincinde oldukları ifade edildi.
Kürtler’in şu anda güçlü oldukaları, çünkü Irak’ın yüzde 80’ini oluşturan Şiiler’in ve Sunniler’in kendi aralarında bir çatışma içinde oldukları belirtilen yazıda, ancak günün birinde Iraklı Sunni ve Şii Araplar’ın birleşmesi halinde bunun Kürtler’i sıkıntıya sokabileceği kaydedildi.
KÜRTLER BİR GECEDE ABD’NİN MÜTTEFİKİ OLDU
Independent gazetesinin analizinde ayrıca ABD’nin 40 bin askerle Türkiye üzerinden Irak’a girme planının TBMM’de reddedilmesinin Kürtler’i bir gecede Amerika’nın Irak’taki tek müttefiki haline getirdiği ifade edildi.
Yazıda, tezkerenin reddedilmemesi halinde Iraklı Kürtler açısından bir feleketin yaşanabileceği ve Irak’taki fiili özerkliklerinin son bulabileceği değerlendirmesi yapıldı.
IRAK KÜLİSTAN’I BAZI BM ÜLKELERİNDEN DAHA GÜÇLÜ
Yazıda, bütün bu risklere rağmen Irak’taki Kürdistan bölgesinin teoride bağımsız olmamasına rağmen Birleşmiş Milletler’in bazı üyelerinden daha güçlü olduğu değerlendirmesi yapıldı. Independent, Kuzey Irak’ın hala Bağdat’a bağlı göründüğü ancak alınan kararlarda Bağdat’ın fazla bir etkisinin olmadığını belirtti. BBC’nin de yer verdiği analizde, Kürdistan bölgesinin sınırlarının nasıl çizilmesi gerektiği sorununun önemli olduğu ve petrol zengini Kerkük’ün tartışmaların merkezinde bulunduğu ifade edildi. Yazıda, her geçen gün Iraklı Kürtler’in kendilerini diğer Kürtler’den ayırdığı ve giderek daha az sayıda Kürt’ün Arapça konuştuğu kaydedildi.

‘Irak yönetimi ABD’nin çekilmesini talep edebilir’


ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad’ın “Irak’ın kontrolü militanların elinde.” şeklindeki itirafından sonra ABD eski Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage da Washington’ın canını sıkacak bir tahminde bulundu.
Armitage, ülkede şiddetin ciddi şekilde arttığına dikkat çekerek, Irak hükümetinin yakında ABD’den askerlerini çekmesini isteyebileceğini söyledi. Richard Armitage, Irak’ta yaşanan kaostan sonra çok sayıda Cumhuriyetçi’nin, ABD Başkanı George Bush’tan uzaklaştığını belirtti. Ülkenin özellikle güneyinde kötüleşen duruma dikkat çeken ABD’li eski diplomat, İngiliz askerlerinin bu bölgede tuvalete bile miğfersiz giremeyeceklerini dile getirdi. The Australian gazetesine demeç veren Armitage, Afganistan konusunda da karamsar bir tablo çizerken, Taliban rejiminin devrilmesinin üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen Afgan halkının hayatında fazla bir şey değişmediğini ifade etti. Bu arada Irak’ta 2004’te pusuya düşürülerek öldürüldüğü açıklanan iki Amerikalı askerin ise yanlarındaki Iraklı güvenlik görevlilerince vurulduğu ortaya çıktı. Soruşturma sonucunda Amerikan askerleriyle devriye gezen bir veya daha fazla Iraklının askerlere ateş ettiği belirlendi.
Saddam’ın 3. avukatı da öldürüldü
Irak devrik lideri Saddam Hüseyin’in geçen yıl savunma ekibinde yer alan iki avukatın öldürülmesinin ardından dün bir savunma avukatı daha aynı akıbete uğradı. Polis üniformalı kişiler tarafından kaçırılan savunma avukatı Hamis El Ubeydi, daha sonra ölü bulundu. Saddam’ın savunma ekibinin başı olan Halil El Duleymi, Saddam Hüseyin ve üvey kardeşi Barzan İbrahim’i savunan El Ubeydi’nin Bağdat’taki evinden kaçırıldığını söyledi. Duleymi, saldırıyla ilgili yönetimi suçlayarak, “İçişleri Bakanlığı güçleri tarafından işlenen bu cinayetleri kınıyoruz.” dedi.
Dış Haberler Servisi

ABD: Kerkük'ün statüsüne Iraklılar karar verecek

22 Haziran 2006

WASHINGTON (A.A)
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Adam Ereli, Kerkük'ün statüsüne karar vermenin Irak halkının işi olduğunu söyledi.
Düzenlediği günlük basın toplantısında bir gazetecinin, Türkiye'nin, Kerkük'e özel bir statü tanınması eğiliminde olduğu yönündeki sözlerine karşılık Ereli, “Kerkük'ün statüsü Iraklıların karar vereceği bir şeydir” dedi.
Irak Kürdistan Yurtseverler Birliğinin (IKYB) ve bölgesel hükümetin ABD'deki temsilcisi Kubad Talabani'nin, PKK terörüne çözüm için geniş çaplı af önerisinin hatırlatılması üzerine Ereli, “bu yorumu görmedim. Kubad'ı çok iyi tanıyorum. Onurlu bir centilmen ve Irak'ın iyi bir temsilcisi. PKK'ya karşı ve Irak topraklarının Türkiye'ye karşı terörist eylemler için kullanılmasının önlenmesine ilişkin politikalarımızı biliyorsunuz. Biz, Iraklılar ve Türkler, hepimiz, bu amaca ulaşmak için etkili bir şekilde ve çok yakın çalışıyoruz” diye konuştu.

Çarşamba, Haziran 21, 2006

Ibrahım Tatlıses-PKK

!ERNK Raporu: (PKK - Partiya Karkeren Kurdistan / Kurdisan İsci Partisi-sozde- Avrupa basin konsey raporu)"
''İbrahim Tatlises'in kuru sozcuklerden ibaret olmayip icraatlari, gerek yaptigi bagislar ile gerekse de fiili birtakim yardimlariyla oldukca gozdoldurdugu bilinen bir durumdur. Ayrica bu sahsin desifre olma korkusunu uzerinden atmasi icin kendisini "fasist" Turk Ordusu'na gozyumdurucu nitelikte parasal rusvet vermesine de partimiz tarafindan izin verilmistir.
cunku bu sahis surec icerisinde oldugu gibi bizim icin uzun vadede de cok faydali olacaktir. Hayati endisesi nedeniyle ulkuculerin ve mafyanin catisi altina girdigini bize ileten bu sahis "kurdistandan"a gonderilen yarali arkadaslarimizi da himayesi altina alip tedavi edilmelerini saglamaktan kacinmamistir................Parasal destek olarak da kendisinden 1.500.000 dolar bagis alinmistir. Bu meblag Tatlises'in 1997'ye kadar partimize yaptigi sadece parasal destektir....."( Bolucubasi Apo'nun sorgu tutanaklarindan ) "
ÖZEL BÜRO

Barzani: Haklarımızı düzenli orduyla korumalıyız


21 Haziran 2006
Ferit ASLAN/DİYARBAKIR,
(DHA) Kuzey Irak'taki Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesut Barzani, kazanımlarının korunması için düzenli bir Kürdistan ordusuna ihtiyaç duyulduğunu belirterek, bunun halkın çıkarları düzeyinde, haklarını savunma amaçlı olması gerektiğini söyledi.
KDP'nin resmi internet sitesi Peyamner'de yer alan habere göre, Kuzey Irak'taki yerel hükümetin Başkanı Mesut Barzani, dün Selahaddin kentinde bölge hükümetinin Başbakanı Neçirvan Barzani, yardımcısı ömer Fetah ve bakanlar kurulu ile bir toplantı yaptı.
Barzani, bölge halkının kazanımlarını değerlendirirken, “Kazanımlarımızın korunması için düzenli bir Kürdistan ordusunun oluşumuna ihtiyaç duyulmaktadır. Bu halkın çıkarları düzeyinde, haklarını savunma amaçlı olmalıdır” dedi.
Kuzey Irak'taki Kürtler dışında kalan diğer kesimlerin hakları üzerinde de duran Mesut Barzani, “Kürdistan'nın tüm ulus ve dini bileşkesinin hakları korunmalıdır. Kürdistan'nın bileşimi olan Kürdü, Türkmeni ve Asuri-Keldanisine aynı gözle bakmalıyız” diye konuştu.

WP: Irak'ı Direnişçiler Yönetiyor

Washington Post gazetesi, ABD'nin Irak Büyükelçisi Halilzad'ın Bush'un Irak ziyareti sırasında Dışişleri Bakanlığı'na geçtiği bir gizli raporu ele geçirdi.

Halilzad'ın Irak'ın son durumuyla ilgili görüşlerini aktardığı 9 sayfalık raporda şok edici yorumlar yer alıyor Washington Post gazetesi, ABD'nin Irak Büyükelçisi Halilzad'ın Bush'un Irak ziyareti sırasında Dışişleri Bakanlığı'na geçtiği bir gizli raporu ele geçirdi. Halilzad'ın Irak'ın son durumuyla ilgili görüşlerini aktardığı 9 sayfalık raporda ilginç edici yorumlar yer alıyor. İşte rapordan satır başları: Direnişçiler, kendi "hükümetlerini" kurmuş durumdalar. Milisler yol kesip kontrol yapabiliyor. Muhtarları bile onlar atıyorlar. Merkezi hükümet kimsenin umrunda değil. ABD elçiliğinde çalışan Iraklılar kimliklerinin ortaya çıkması durumunda vatan haini ilan edilip öldürüleceklerinden korkuyor. Tehditler üzerine Irak'tan kaçıyor. Kadınlar, Hıristiyan dahi olsalar örtünerek dolaşmaları konusunda silahlı grupların baskılarına maruz kalıyor. Erkeklere ise şortla veya kot pantolonla sokağa çıkmaları durumunda hayatlarının tehlikede olacağı uyarısı yapılıyor. Elçilik çalışanlarından bir Iraklı bile "Sizin de Saddam'dan farkınız yok. Yine Iraklılar cezalandırılıyor" ifadesini kullandı. Benzin sıkıntısı yüzünden bir aracın deposunu doldurmak için 12 saat benzin kuyruğunda beklemek gerekiyor. Ülkede evlere, 6 saat arayla sadece 1'er saat elektrik verilebiliyor.
vatan 20.06.2006 11:31:00

Salı, Haziran 20, 2006

ITC'nin Otonomi Tüccarlarına Cevabı


Türkmeneli Federasyonu

Kerkük.net 20.06.2006

Kerkük'ün peşmergelerin eline geçmemesi için büyük çaba harcadıklarını söyleyen Ahmet Muratlı, çantalarında "Türkmen Federasyonu" önerisi olduğunu açıkladı.
Irak Anayasası'nda Türkmenlerin haklarım kısıtlayan maddelerin yer almasının ardından şimdi de gelecek yıl yapılacak referandum için Kerkük'teki peşmerge nüfusunun artırılmasına yönelik girişimlerin, uluslararası desteklerle sürdürülmesi Türkmenler'i endişelendiriyor. Irak nüfusunun yüzde 17'sini oluşturduklarını iddia ' eden peşmergeler, bir Kürt devletinin önünü açacak olan federasyon talep ediyor.
Irak'ı parçalamayacağız...
Türkmenlerin de federasyon talebi olabileceğini söyleyen ITC Türkiye Temsilcisi Ahmet Muratlı, Irak'ın üniter yapısını savunmadıklarını belirterek, ITC Başkanı'nın çantasın da "Türkmen Federasyonu" önerisi olduğunu açıkladı. Irak'ı parçalayacak adımların önce Türkmenler'den gelmeyeceğini söyleyen Muratlı, "ITC Irak Türklerinin hakkını ve hukukunu savunmaktan asla vazgeçmeyecektir" diye konuştu. Son günlerde Türkmeneli yöresinde hedef gösterilen ve katledilen Türkmenlerin, belirli bir plan dahilinde sürdürülen saldırıların kurbanı olduğunu belirten Muratlı, "Amaç, Türkmenleri Kerkük içinde sindirmek ve Türkmenleri azınlık nüfus haline getirmek" dedi.

Pazartesi, Haziran 19, 2006

Türkmenlere Terörist Suçlaması

Kürt-Şii ittifakının Kerkük oyunları

Savaş NURETTİN
Geçtiğimiz hafta onlarca Türkmen’nin şehit edildiği terör saldırısının ardından Kürt politikacı Mahmut Osman bir açıklama yaparak Türkmenleri ve Baasçıları saldırıyı gerçekleştirmekle suçladı.

Saldırılara gelen Türkmen kınamalarının ardından yapılan bu açıklamaya da Türkmenlerden kınamalar yağdı.

Peşmerge politikacı Mahmut Osman’ın suçlamaları, Irak savaşının başından beri Kürtlerin Türkmenleri hedef göstermek amacıyla terörist suçlama çabalarınını andırıyor. Kürtlerin bu çabaları günümüze kadar zaman zaman devam etse de inandırıcı olmamış ve sonuçsuz kalmıştır. Mahmut Osman’ın buna rağmen suçlama konusunda israr etmesi çökmüş politik iddalarla boşluktaki başarısız bir politikacı olduğunu gösteriyor.

Terörist saldırıda şehit düşen Türkmenlerin bir kısmının Türkmen şii mezhepinden olmasını bu açıklamasıyla politik araç yapan Mahmut Osman, aslında tarihi siyasi hata, Kürt-Şii ittifakının cesaretlendirdiği başta Kerkük ve Türkmenleri olmak üzere bütün Irak’ı tehdit eden tehlikeyi de yansıtıyor.

Mezhep farklılıklarının üstünde milli birliği benimsemiş Türkmenlerin barış yanlısı politikalarını anlamakta zorlanan Kürt politikacılar, bu gibi mezhep zenginliklerimizi kullanarak milli bütünlüğümüzü bozmayı amaçlamaktadır.
Kürt politikacılar, Kerkük’ü işgal planları nedeniyle kendi kendilerini hedef haline soktuklarının korkusuyla hareket etmeye başlamışlardır.
Türkmenlerin ise barışçı politikalarının daha aktif uygulanabilmesi için yaptırım gücüne ihtiyaçları olduğu bir gerçektir. Türkmenlerin haklarını koruyacak ve güvenliklerini sağlayacak düzenli resmi kurumlarınının bulunmaması Türkmenleri terörist suçlamalarıyla karşı karşıya bırakmaktadır.

Ketene, öncesi ve sonrası


18 Haziran 2006
Emin ÇÖLAŞAN
SEVGİLİ okuyucularım, geçtiğimiz pazar günkü "Kahraman" başlıklı yazımda sizlere gerçek bir kahramandan söz etmiş ve ismini de vermiştim.Sabah Ketene. Kendisinden daha önce "Şu Benim Gazetecilik. Yaşadıklarım" isimli kitabımda söz etmiş, ancak ismini vermemiştim... Çünkü o kitap yazıldığında, nerede olduğunu bilmediğim Ketene herhalde yaşıyordu. Geçtiğimiz nisan ayında Kerkük’te taranarak öldürüldüğünü bizi tanıştıran kişiden haber aldım.Pazar günkü yazımdan sonra bizim entel-liboş-şeriatçı kesimi yazılar döktürdü! Özetle şöyleydi: "Kahraman değil katildi... Ketene meğer MİT görevlisiymiş..."Evet, ülke çıkarları uğruna kelle koltukta görev yapan Sabah Ketene, bu kesimler tarafından bir anda "katil" ilan edildi, fotoğrafları yayınlandı.Şimdi bir an gözlerinizi kapayın ve 1980’li yılların sonuna, 1990’lı yılların başına dönün. Ülkede PKK terörü azmış, her gün köyler basılıyor, insanlarımız öldürülüyor, kentlerde bombalar patlıyor. Güneydoğu elden çıktı çıkıyor. Can ve mal güvenliği tümüyle yok olmuş. Yollar kesiliyor, 33 silahsız askerimiz şehit ediliyor, askeri birlikler bile basılıyor. Abdullah Öcalan, Suriye’den esip gürlüyor. . yazinin tümü

Cumartesi, Haziran 17, 2006

Kürtler meydan okudu

Kuzey Irak'taki Kürt yönetiminin Petrol Bakanı Eşti Havrami, denetimleri altındaki bölgeden çıkan petrolün tamamen kendi kontrollerinde olacağını söyledi
NEVSAL ELEVLİ
Londra
Kuzey Irak'taki petrol hakları konusunda Kürtler ile Irak merkezi yönetimi arasındaki siyasi gerginlik tırmanıyor. Türkiye sınırı yakınlarındaki bölgede Norveç'in DNO şirketi tarafından yapılan aramalarda 100 milyon varillik rezerv bulunmasının ardından bir açıklama yapan Kürt bölgesel yönetimi Petrol Bakanı Dr. Eşti Havrami, başka firmalarla da petrol arama sözleşmesi imzalamak amacıyla görüşmeler yaptıklarını açıkladı. Dr. Havrami, Kürt bölgesindeki arama faaliyetleriyle ilgili sözleşmelerin federal hükümet tarafından onaylanması gerektiği yolundaki iddiaları ise kesin bir dille reddetti. Bağdat yönetimini eleştiren Kürt Petrol Bakanı, arama faaliyetleri için merkezden onay alınmasını isteyenleri devrik diktatör Saddam Hüseyin taraftarı olmakla suçladı.
Kürtlerin petrol şirketlerine arama lisansı vermesi federal hükümet içinde tartışmalara neden oluyor. Irak Petrol Bakanı Hüseyin el Şaristani geçen ay yaptığı açıklamada, arama çalışmalarının Irak Petrol Bakanlığı'nca düzenlenmesi gerektiğine işaret etmişti. Irak hükümetine bağlı Petrol Pazarlama Örgütü Müdürü Şemki Farac da, Kürt bölgesinde çıkarılan petrolün merkezi yönetim tarafından satılacağını açıkladı.Ancak önceki gün Erbil'de konuşan Dr. Havrami, Irak Anayasası'nda petrol ve doğalgaz yataklarıyla ilgili maddelerin yeniden düzenlenmesi yolundaki çağrıları reddetti, "Bunlar geçersiz. Bu görüşleri savunanlar federal yönetimi istemeyenler ve eski rejimi özleyenlerdir" dedi. Kürt Bakan, anayasanın sadece bilinen yataklardaki petrol ve doğalgazın çıkarılması ve pazarlanması konusunda federal hükümete idari bir rol verdiğini iddia etti. Dr. Havrami, "Artık kendi kaynaklarımızı kendimiz kontrol ediyoruz. Bunu da Kürdistan halkı ve tüm Iraklıların yararına kullanacağız" dedi. Kürtler, denetledikleri bölgelerde yeni kuyular açılması amacıyla uluslararası petrol şirketlerini geçen yılın sonunda bölgeye davet etmişti. O zaman aralarında "Petoil" ve "General Energy" adlı 2 Türk şirketinin de bulunduğu firmaların çıkaracağı petrolden elde edilecek gelirlerin Kürtlerin kasasına gideceği yorumları yapılmış, bu durumda da petrol bölgelerinden uzakta yaşayan Sünni Araplarla yeni sürtüşmelerin patlak vereceğinden söz edilmişti.
Anayasa net değil
Kürtler, Yeni Irak Anayasası'ndaki petrolle ilgili kesin olmayan ifadelere karşın geçmişte Saddam rejimi döneminde uğradıkları zararları telafi etmek istiyor. Yeni anayasanın özerk bölgelere, gelecekte bulunacak yataklardan çıkarılan petrolün gelirine el koyma hakkı verdiğini savunan Kürtler, bu nedenle Batılı firmaları halen petrol kuyusu bulunmayan yerlerde petrol arama çalışmaları yapmak üzere davet etmişti.

Kürtlerden AB'ye mektup

NAMIK DURUKAN
Türkiye-AB müzakerelerinde yer almak için harekete geçen Kürt grupları, Kürtçe eğitimle birlikte birçok hak talebinde bulundu. Kürt grupları isteklerini sıralayan mektubu, AB Türkiye Temsilcisi Hans Jörg Kretschmer'e verdi. Mektup Kürt Kültür ve Araştırma Vakfı, Kürt Ulusal Demokratik Çalışma Grubu, Hak-Par, Mezopotamya Sosyalist Partisi Girişimi, Diyarbakır Kürd-Der, Diyarbakır Çıra Kültür ve Sanat Derneği, Kürt Demokrasi Forumu, Demokratik Uzlaşma ve Kürt Sorununda Çözüm Girişimi, Doz Yayınları, Peri Yayınları, Avesta Yayınları, Dema Nu Gazetesi ve Komal Yayınları'nca hazırlandı.

Perşembe, Haziran 15, 2006

Hasan Özmen'den yeni bir tehdit daha

Aziz Türkmenler

Aşağıdaki e-mail tarafımıza gönderilmiştir. PKK tehditleri tutmayınca, yasal yollarla tehdit ile susturma çabasına verilen cevabı da bilginize yayınlıyoruz.

Hasan Özmen'in, şahsı hakkındaki idari eleştiri ve memnuniyetsizliğimizi Türkmeneli Vakfı gibi güzide bir kuruluşumuzu bulaştırarak yanıtlaması dikkatleri kendi üstünden atma çabasıdır.


Turkmeneli Vakfi
bana adlı alıcılara
Seçenekleri gizle
14 Haz (1 gün önce)
Kimden: Turkmeneli Vakfi
İmzalayan Alan: yahoo.com Gönderen Alan: yahoo.com
Kime: tmbp05@gmail.com
Tarih: 14.Haz.2006 15:28
Konu: Yaz?.

http://turkmeneli.blogspot.com "Turkmeneli TR"

adresinde yer alan Savas Nurettin isimli sahsın yazdıgı Vakıf Mütevelli Heyeti Baskanı Hasan ÖZMEN ile ilgili cirkin yazıların acilen kaldırılmasını istiyoruz.
Gerekirse yasal yollara basvuracagız

Bilgilerinize.

The national Union Of Turkmeneli
Turkmeneli adlı alıcılara
Seçenekleri gizle
14 Haz (1 gün önce)
Kimden: The national Union Of Turkmeneli
Gönderen Alan: gmail.com
Kime: Turkmeneli Vakfi
Tarih: 14.Haz.2006 15:57
Konu: Re: Yaz?.


yasal yollari acik.......

yazinin kaldirilmasi icin Hasan Ozmen ve kardesinin Turkmen meselesinden ve idaresinden cekilmesi gerekiyor

Çarşamba, Haziran 14, 2006

Bağdat'ta Türk Büyükelçiliği'nin sokağında patlama


Son Dakika
14 Haziran 2006

BAĞDAT/ANKARA (A.A)Bağdat'ta Türk Büyükelçiliğinin bulunduğu sokakta ufak çaplı patlama olduğu bildirildi. Patlamada ölen ya da yaralanan olmadığı kaydedildi.
Irak polisi, Bağdat'ın kuzey kesiminde Türk Büyükelçiliği yakınlarında yola yerleştirilen bir bombanın infilak ettiğini, patlamada ölen ya da yaralanan olmadığını açıkladı. Bağdat Büyükelçiliğinden bir yetkili de, telefonla verdiği bilgide, patlamanın çok ufak çaplı olduğunu ve Büyükelçiliğin hedef alınmadığını belirterek, patlamanın oduğu yerin Büyükelçiliğe de çok yakın olmadığını söyledi.

Salı, Haziran 13, 2006

Ajanlar İran için ABD’nin emrinde




Irak’ta Kürtler, “Parestin” isimli istihbarat örgütüyle kuzeyi kontrol ederken, CIA kontrolündeki Irak istihbaratı ise İran’a odaklandı.

ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin üzerinden üç yıl geçti. Genelde Ortadoğu, özelde Irak’taki taşların yerinden oynamasına sebep olan işgalden sonra, ülkeyi uzun yıllar yöneten Saddam Hüseyin dönemine ait tüm kişi ve kurumlar tasfiye edildi. Kan gölüne dönen Irak’ta Kürtler, Sünniler, Şiiler arasında nüfuz bölgeleri ortaya çıktı. Şüphesiz bu süreçten nasibini alan kurumlardan biri de Saddam Hüseyin’in “korku makinesi” olarak tanımlanan gizli servisi El Muhabarat oldu. yazinin tümü icin tiklayin

Oğul Talabani: ABD askeri K. Irak'ta kalsın

Kuzey Irak'taki Kürt bölgesinin 'Amerika'daki Temsilcisi' Kubat Talabani, komşu ülkelerin bölgeye müdahale etmesi olasılığına karşı, ABD askerinin K.Irak'ta kalıcı olması gerektiğini söyledi
Washington
Kuzey Irak'taki Kürt bölgesinin "Amerika Temsilcisi" ve Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin oğlu Kubat Talabani, ABD'nin Kuzey Irak'taki askeri varlığının "bölgeye müdahale etmeyi isteyebilecek komşu ülkeleri caydıracağını" savunarak, "ABD, Kuzey Irak'taki Kürt bölgesinde asker bulundurmayı düşünmeli. Burası çok Amerikan yandaşı bir bölge" dedi. Oğul Talabani, PKK'nın Kuzey Irak'tan uzaklaştırılmasının yolunun da genel aftan geçtiğini söyledi.
Kubat Talabani, dün Washington'daki Uluslararası Stratejik Etüdler Merkezi (CSIS) adlı fikir kuruluşunda, Irak'taki yeni hükümeti değerlendiren bir konuşma yaptı.
'PKK'ya genel af gerek
'Talabani, bir soru üzerine, bölgedeki PKK varlığının Irak'ın çıkarlarına uygun olmadığını ve konunun Ankara ile hem Kuzey Irak'taki bölgesel yönetim hem de Bağdat'taki merkezi hükümet arasında ciddi diyalogla ele alınması gerektiğini söyledi.
Meselenin Türkiye açısından taşıdığı önemi anladıklarını belirten Talabani, "PKK sorununun askeri bir çözümü yok, siyasi çözümü var" dedi ve bunun için "PKK'nın önemli bir kesimini kapsayacak bir genel affın gerektiğini" savundu.
Kubat Talabani, böyle bir affın "PKK üyelerine silah bırakma ve sivil hayata dönme fırsatı vereceğini, böylece PKK sorununun tümüyle olmasa bile, büyük ölçüde çözüme kavuşturulabileceğini" belirtti.
ABD'ye üs çağrısı
Talabani ayrıca, ABD'nin Kuzey Irak'ta asker bulundurmasını istediklerini ve bölgede Amerikan üsleri kurulmasına ilişkin görüşmelerin devam ettiğini bildirdi. Ancak Talabani, "Kürt bölgesi ABD üsleri isterken, merkezi hükümet buna karşı çıkarsa sorun yaşanır" diyerek, konunun Bağdat'tan da onay alması gerekeceğine dikkat çekti.

Kerkük'te Türkmenlere Saldirilar

Irak güne 7 saldırıyla başladı

Irak’ta saldırılar sürüyor. Kerkük’te bu sabah yedi ayrı saldırı meydana geldi. Saldırılarda 20’den fazla kişi yaşamını yitirdi.
NTV
Güncelleme: 03:18 ET 13 Haziran 2006 Salı
BAĞDAT - Irak polisiyle hastane kaynaklarının verdiği bilgiye göre, bu sabah gerçekleşen saldırılardan birinde bomba yüklü bir araç üst düzey bir polis yetkilisinin evinin önde patladı. Irak polisiyle ABD askerlerinin bölgeye ulaşmasının ardından bir bomba daha infilak etti. Kentteki hukuk fakültesi de bombalı saldırının hedefi oldu.

Diğer bir saldırıda ise bir polis devriyesi hedef alındı. Güvenlik güçleri, emniyet müdürlüğüyle, Kürdistan Yurtseverler Birliği Partisi bürosuna girmeye çalışan bomba yüklü araçları ateş açarak engelledi. Her iki olayda patlayıcı yüklü araçlar infilak etti.Kerkük’ü sarsan bu 7 patlamada 24 kişi yaşamını yitirdi, 40 kişi de yaralandı. Saldırıların, El Kaide örgütünün Ebu Musab Ez Zerkavi’nin halefini belirlemesi ve saldırılarını tırmandıracağını bildirmesinden sonra düzenlenmesi dikkati çekti.Irak’ta dün düzenlenen saldırılarda

Kerkük'te bombalı saldırılar: 24 ölü

BAĞDAT (A.A)
Irak'ın kuzeyindeki Kerkük kentinde bu sabah en az 5 saldırı düzenlendiği ve 24 kişinin öldüğü bildirildi.
Polis kaynaklarının verdiği bilgiye göre, Amerikalı ve Iraklı güçler, üst düzey bir polis yetkilisi, bir hukuk fakültesi ve bir Kürt siyasi partisinin bürosunun hedef alındığı saldırılarda 24 kişi öldü.
Polisin ilk açıklamasında 10, ikinci açıklamasında ise 15 kişinin öldüğü belirtilmişti.

Pazartesi, Haziran 12, 2006

Özmen'lerden PKK itirafı

Aziz Türkmenler

‘Türkmen Idaresinde Gizli Kürt Eli’ başlıklı yazıma gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ederim. Yazı ile ilgili bana gelen onaylama ve tebrik mail ve telefonlarından burada bahsetmeyerek özel kalmasına hassasiyet göstermek isterim.

Bana gönderdiğiniz mesajlar gösteriyor ki ben hepimizin bildiği bilgilere değinmişim. Bu ayrıca haklı davamızı savunmamız gerektiğini gösteriyor.

Yazıya gelen tepkiler arasında, Hasan Özmen ve Kumpanyası’nın daha bilmediğimiz bir çok faaliyeti de böylece ortaya çıkmıştır.

Esas konuya geçmeden önce http://www.kerkükname.com/ yöneticisi kardeşime yazıyı yayınlayarak davaya göstermiş olduğu hassasiyetinden dolayı teşekkür ederim. Aslında diğer Türkmen site ve yöneticileri gibi korkmayıp da yayınlamış olmasından dolayı bütün Türkmenler müteşekkirdir.

‘’Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz; Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağı`na. Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin Degişilir topu da bir sokak kaltağına’’ N. Atsız


Yazıya gelen tepkiler arasından bir telefon görüşmesiydi. Gizli numaradan arayan bir ses önce kiminle görüştüğünü sordu, ardından saklamaya çalışsa da adını söylemeye cesaretlendirdim. Kürt bozuntusu Türkmen lehçesinden (Ali Özmen gibi), zaten kim olduğunu anlamıştım. Kendisinin idda edildiği gibi elinde PKK bayrağı bulunmadığı konusunda israr etti. Ben yazının Türkmenlere Kürt müdahalesi ve Hasan Özmen ile ilgili olduğunu söylememe rağmen sadece kendisini temize çıkarma çabası dikkat çekiciydi. Kendisiyle konuyla ilgili herhangi bir röportaj düşünmemiştim ancak beni telefonla araması bir çok itirafı da yanında getirdi, bu sebeple kendisine telefon numarami veren Türkmen kardeşime de teşekkür borçluyum.
Küçük Özmen, düğünün bir PKK düğünü olduğunu doğruladı. Ancak elinde PKK bayrağı olmadığını vurgulamak istedi. Hasan Özmen ve Kürt ilişkileri ile ilgili de Danimarka’da bir çok Türkmen olduğunu isimlerini vererek, faaliyetlerini de bir bir saydı. ‘’Kazan dibin kara, O’nunki benimkinden kara’’ misali kendini savunma heyecanıyla abisinin işbirlikçilerini ele vermiş oldu.


Küçük Özmen, PKK düğününü yayınlayan sözkonusu yerel kanalın, kendisini arayarak konuyla ilgili Kürtçe bir programa davet ettiğini ve yaptığı şikayet üzere Danimarka polisinin yazı sahibini (beni) aradığını söyledi. Danimarka resmi bir kurumunda çalıştığım, Danimarka Polisi ve mahkemelerinde tercümanlık yaptığım, Danimarka medyasında çalıştığım bir ülkede polisin beni hala bulamaması sadece ve sadece Özmen ailesinin hezeyanını gösterir.

Adının Muhammet olduğunu kendisinden öğrendiğim küçük Özmen, bu kadarla kalmayıp tehditler savurdu. Önce bütün Türkmenlere sokak serserilerinin bile ağzına almayacağı küfürler savurduktan sonra PKK’nın peşimde olduğunu, ne Danimarka ne de Irak’ta beni yaşatmayacağını, Türkmenlerin Türkiye uşaklığı yaptığını söyleyerek Özmen-Kürt ilişkilerini ve hangi safta yer aldığını bir kez daha itiraf etti.

Şunu iyi bilin ki haklı Türkmen davası susturulamaz.

Sabah KETENE: Kahraman

Emin Çölaşan
GEÇEN yıl yayınlanan "Şu Benim Gazetecilik. Yaşadıklarım" isimli kitabımda "Kahraman" başlığı altında birini anlatıyordum. Orada ismini vermemiştim. Şimdi veriyorum: Sabah Ketene. Türkmen kökenli. Önce kitabımdan o bölümü birlikte okuyalım:
"Bir devlet büyüğüyle konuşuyorduk. Bana şöyle dedi: 'Tanıdığım gerçek bir kahraman var. Sizin yazılarınıza hayranmış. Mutlaka tanışmak istiyor. Bir gün buralara yolu düşerse haber vereyim, tanıştırayım.
'Aradan yaklaşık bir ay geçti, devlet büyüğünden haber geldi. Konuğu Ankara'ya gelmiş. Üçümüz onun evinde buluştuk, tanıştım. İlginç bir adamdı. Sokakta görseniz süklüm püklüm, sıradan bir insan olarak tanımlardınız ve dikkatinizi bile çekmezdi.
Mensup olduğu kurum adına yurtdışında PKK'ya karşı ekibiyle birlikte büyük işler yapmıştı. Uzun uzun sohbet ettik. Hiç çekinmeden anlattı. Onları olduğu gibi yazabilmek isterdim.
Ekibinden 'aslan gibi çocuklar' diye söz ediyordu. Verilen görev doğrultusunda hedef ülkeye ayrı ayrı gidiyorlar, orada ekibin öteki bireyleriyle buluşup gerekeni yapıyorlardı.
Bir ülkede kendilerine hedef verilmişti. Anlatıyor ve aynı zamanda hayıflanıyordu: 'Kaldığı apartmanda asansörün önünde sıkıştırdık, en az on kurşun yedi. 'Ölmüştür' diye bırakıp gittik. Fakat adam yedi canlıymış. Altı ay hastanede yoğun bakımda kaldı ve sonunda düzelip çıktı. Onu bitiremedik. Fakat bundan sonra işe yaramaz.
'Kuzey Irak'ta (Erbil'de) PKK'nın bir binası var. Burada hem gazete basıyorlar, hem de binayı karargáh olarak kullanıyorlar. Bina birkaç katlı. Altında boş dükánlar var ama kepenkleri kilitli. (Sabah Ketene ve ekibi) binayı havaya uçurmak için gidiyorlar. Fakat çevrede sıkı güvenlik önlemleri alınmış. Görev dönüşü bir gün bana gazeteye geldi, anlatıyordu:
'Abi bu sefer canımız çıktı. Önce ayrıntılı keşifler yaptık. Çevreyi öğrenmek için iki arkadaş simitçi kılığına girdik. Çok iyi Arapça bildiğimiz için dikkat çekmedik. Tam üç ay sabah 4'te kalktım, fırından simit aldım ve binanın çevresinde sattım. Böylece geleni gideni iyice öğrendik. İş geldi bombaları yerleştirmeye. Bir gece sabaha karşı dükkánların kilitlerini usulca söküp içeri girdik ve patlayıcıları yerleştirdik. Bina yok oldu. İçerideki yirmi sekiz (PKK'lı) kişi de aynı akıbete uğradı. Ama bu sefer çok yoruldum. Zor bir işti. Ankara'ya yolum düşünce size uğramak istedim.
'* * *
PKK terörünün en yoğun olduğu dönemde turistik yörelerimizde birbiri ardına bombalar patlamış ve tüm turistler kaçmıştı. O yıllarda yöredeki ormanlarımızı da cayır cayır yakıyorlardı. Bunları bir ülkenin yaptırdığı belli olmuştu. Anlatıyordu:
'Malzemeleri ayrıca gönderip o ülkeye geçtik. Onların turistik yörelerinde birkaç bomba patlattık, oraları da derhal boşaldı. Onların başkentinde, metronun önünde bir patlama oldu ve halk paniğe kapıldı. Sonra dikkat ettiyseniz, o ülkede de çok büyük orman yangınları çıktı. Güzelim ormanlarına yazık oldu. Ama bizi sabote eden yakınımızdaki ülke pabucun pahalı olduğunu ve ne ekerse onu biçeceğini görmüş oldu. Bir daha bu gibi işleri açıktan yapamadılar.
''Biz çalışmalarımızı gizli tutmak zorundayız. Ama belli yerlerimiz olması gerekir. İstanbul'un göbeğinde bir yerde göstermelik turizm bürosu açmıştık. Bizim ekipten ve amirlerimizden başka geleni gideni yok. Yani turizm falan yapmıyoruz, bir şey alıp satmıyoruz. Bir gün büroya maliyeciler gelip vergi defterlerini istediler. Tabii bizde böyle bir şey yok. Adamlara buranın 'çok özel' bir yer olduğunu söylememiz de mümkün değil. O gün savdık. Ertesi gün yine gelip zabıt tuttular. Vergi kaçakçılığından işlem başlatıldı.' Sonrasını devlet büyüğü anlattı:'Bana telefon etti. 'Başımız derde giriyor, büronun kimliği açığa çıkabilir' dedi. Maliye bakanına durumu bildirdim, vergiciler çekildi.'
* * *
Onu uzun zamandan beri görmedim. Bana cep telefonu bırakmıştı, birkaç kez aradım ama numara kullanılmıyor. Acaba şimdi ne yapıyor? Bilmiyorum. Yukarıda anlattığım kişiyi görseniz, asla dikkatinizi çekmez. Aklınıza onun bir kahraman olduğunu kesinlikle getirmezsiniz. Türkiye'de birileri her dümeni çevirirken, birileri de kelle koltukta en büyük işleri başarıyor. Keşke mümkün olsa da, kamuoyu onları tanıyabilse.Ama onlar hep gizli. Hep perdenin arkasında. En kutsal görevleri canları pahasına yerine getiren, kendilerini vatana adamış insanlar. Namussuzları, üçkáğıtçıları, vurguncuları çoğu zaman biliyoruz da, vatana millete hizmet eden o kesimi tanımıyoruz bile."
* * *
Sabah Ketene için kitabımda aynen bunları yazmış, ancak ismini doğal olarak vermemiştim. Halen görevde olmayan devlet büyüğü beni birkaç gün önce aradı:"Duydunuz mu, Sabah Ketene'yi Kuzey Irak'ta öldürdüler... Taradılar. Zaten oralıydı, Kerkük'te gömüldü."Demek Türkiye bir kahraman evladını daha yitirmişti. İsimsiz kahraman Sabah Ketene, Allah sana rahmet eylesin, nurlar içinde yat.

Cuma, Haziran 09, 2006

Türkmen İdarsinde Gizli Kürt eli



Savaş NURETTİN

Irak'ın işgaliyle başlayan yeni siyasi süreçte, bütün çabalara rağmen gelişmelerin Türkmenlerin aleyhine işlemesine engel olunamıyor.
2003 yılı öncesiyle karşılaştırıldığında da görülüyor ki Erbil'de verilen mücadele bugün Kerkük'ten verilen mücadeleye oranla daha etkili olmuştur. Elbette ki siyasi şartların, aktörler, rollerinin değişmesi ve dış müdahalelerin artması ayrıca önemli etkenlerdir.
En önemli faktör ise Kerkük'ün işgal ile birlikte Kürtlere açılmasıdır. Bu durum, Kürt işgal politikalarına, Türkmen mücadelesi karşısında avantaj sağlamıştır. Bununla birlikte Türkmen idaresine Kürt müdahaleler de etkinleşmiştir. Kürt siyasileri Erbil döneminde Tabela partiler ile yetinirken Kerkük döneminin başlamasıyla birlikte Türkmen idaresinin içine kadar uzanma ihtiyacı duymaya başlamıştır.
Türkmen idaresine ilk açık müdahale Kerkkük'te ikincisi gerçekleştirilen Büyük Türkmen Kurultayında su yüzüne çıkmıştır. Ancak esas gizli müdahaleler daha öncelerine dayanmaktadır.
Türkmen siyasetine en büyük Kürt müdahalesindeki kilit isim Hasan Özmen'dir. Hasan Özmen ve kardeşi Ali Özmen Ankaradaki Özmen & co.'nun elebaşı ve kapıdaki bekçisine benzetilebilir.Hasan Özmen, Türkmenlerin bütün mal varlığının vakfedildiği Türkmeneli Vakfı'nın başında oturmaktadır. 20 yıllık bir Türkmen hareketinin bütün iktisadi kaynağı ve bağışların toplandığı Türkmeneli Vakfına giren bağış paraları ile bölgede kullanılan miktar arasında %70 lik bir azalma sözkonusudur. Talabani peşmergeliği yaptığı 1980'li dönemlerden günümüze kadar, Türkmenlerin yaşadığı onlarca depremin altından Ali Özmen'nin parmağı olduğu Türkmenlerce bilinmektedir. Erbil'de 1993'te Türkmen akıncılar arasında yaşanan silahlı çatışmadan Türkmen binalarına gerşekleştirilen Kürt baskınlarına, yine Erbil'de Irak Türkmen Cephesi Kal'a binasıda Irak Milli Türkmen Partisi başkanlığı döneminde M. Kemal Yayçılı'ya karşı ve Türkmeneli Partisi Başkanı Riyaz Sarıkahya'ya karşı konutunda girişilen başarısız suikast girişimlerinden PKK'ya Türkiyede silah tedarikine, Türkmen öğrencilerin Irak sınırında Kürtlerce tutuklatılmasından Kürt spiyonculuğuna kadar bir dizi Kürt kaynaklı müdahaleler.
Hasan Özmen ise BM Ankara Mülteciler Yüksek Komiserliği'nde görevli Kürt kökenli personel ile birlikte para karşılığı Kürtlere avrupa vizesi tedarikinden Türkmenlerin Tüerkiye'de ikamet alamaması ve Irak'a sınır dışı edilmesine, Kürt siyasileriyle istihbarat alışverisinden BM gıda karşılığı petrol anlaşmasının Türkmenlere tahsis edilen kontenjanın Kürt işadamlarına satılmasına, Türkmenler arasında nifak ve ayrımcılıktan birliklerini bozucu dış kaynaklı aktif faaliyetlere kadar ve daha saymadığım bir dizi etkenin kaynağıdır. Mezhep farklılıklarının milli bütünlük içerisinde kaynaştığı Türkmenlerde şii-sünni hassasiyetini de, yine Kürt müdahaleleri ile yaratan, son günlerdeki Kürt-Şii ittifakı siyasetine uygun hareket eden Hasan Özmen'nin ta kendisidir.
Türkiye vatandaşı ve Ankara'da ikamet eden Hasan Özmen, Türkiye devletinin hortumlanmasının kaçınılmazlığı konusundaki espirileriyle de bilinir. Hasan Özmen'nin BM aracılığı ile avrupaya kaçırdığı bir başka kardeşi daha var. 2002 yılında Danimarka'ya sahte pasaport ile gelen Hasan Özmen'in kardeşi, haftasonu bir yerel kanalın PKK düğününden görüntülerinde PKK bayraklarıyla donatılmış düğün salonunda gelin ve damadın kurdelesini keserken görüldü. Küçük Özmen kardeşin Danimarkada 'üfürükçü hoca' lık yaptığı biliniyor.
Türkiye'de ikamet eden Türkmenlerin Hasan Özmen'nin çoğalan malvarlığından hareketle 2004 yılında T.C. Ankara savcılığına suç duyurusunda bulunulmuştu. Türkmenler Hasan Özmen'nin Mal varlığı beyanında bulunmasını ve Türkmen idaresinden uzaklaştırılmasını talep ediyor.
Türkmen idaresinden bu ve benzeri Kürt ajanlarının Türkmen hareketine verdiği zarar gözönüne alınarakö uzaklaştırıldıkları takdirde Türkmen siyaseti önemli bir engeli ortadan kaldırmış olacaktır.

Kuzey Kıbrıs Sorunu & Türkmen Davası Berlin'de Buluştu



8. Haziran 2006 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Mehmet Ali Talat, KKTC'nin sorunlarını Alman hükümetile görüşmek üzere Berlin'de Resmi tamaslarda bulunmaktadır.
Irak Türkmen Cephesi Berlin Temsilcisi Sn. Ganim Authman bu fırsatı deyerlendirerek, Sayın Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'le bir toplantı yaparak, Irak'ta olan bitenleri özellikle Türkmenlere uygulanan ihlaları, haksızlıkları ve Türkmenlerin Tarihi ve kültürel bağlarının yanında Irak’taki Türkmen varlığını en iyi şekilde ilk ağızdan Sn Cumhurbaşkanına iletilmiştir. Irak’ta şimdilik söz sahibi olan bazı siyasi grupların kendi manfaatlerine hizmet edecek unsurları öne çıkarma gayretleri sonucu bölgede en yoğun Türkmen nüfusu barındıran Kerkük – Mendeli arasında yaşıyan Türkmenler geri plana itilmek istenmektedir.Bu tür Politikalar tarihi gerçeklere ters düşmektedir. Irak'ın temel ücüncu asil unsuru olan 3 milyon Türkmen, Irak milli meclisten onay alan Al-Maliki hükmeti bile türkmenleri dışlamışlardır.Ayrıca son Karatepe katliamını Sayın Cumhurbaşkanı'na iletilmiştir.
Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasında Berlin Temsilcisine şunları ifade etmiştir, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, devletile, halkıyla Irak Türkmenlerin haklı ve adil davalarına her zaman destek vererek Türkmen kardaşlarımızın yanındayız. Bizler Kıbrıs Türkleri olarak Türkmenlerle aynı kaderi paylaşmaktayız.45 yıldır Kıbrıs'ta haklarımızı almak içn mücadele etmekteyiz. Sizlerinde haklı mücadelenizi yakından takip etmekteyiz devlet olarak elimizden gelen her yardımı yapmaya hazır olduklarını ifade etmişlerdir..


Irak Türkmen Cephesi
Berlin Temsilciliği

Salı, Haziran 06, 2006

Gerçekten nedir Özgünlügümüz ?

04.06.2006 17:46
rizgarionlineAyhan Çiftci /
Sayın Hasan Hüseyin Yıldırım`ın “Özgünlügümüz”başlıgı altında kaleme aldığı uzun makalesi şu cümlelerle başlıyor. „Kürd milleti olarak bir özgünlüğümüz var. Özgünlüğümüz yurt edindiğimiz coğrafyanın jeopolitiği, yeraltı-yerüstü zenginliği, toplum olarak dinamik ve savaşkan özelliğimizden kaynaklanıyor. Zaten başımıza gelen tüm felaketlerin sebebi de bu özgünlüğümüz değil midir?“. Yazının bundan sonraki akısı güncel durum değerlendirmesine dönüşse de bu giriş cümlesini tek başına değerlendirmeye değer buluyorum.
Kürtler arasında “Özgünlük” teorisi (özgünlügün bu yorumu) taraftarı en fazla olan ve halende en hakim olan yaklaşım biçimidir. Bu konuyu aslında uzun bir süredir yazmak istiyordum. Sayın Yıldırım`ın yazısı da buna vesile oldu.
Özgünlük teorisi birinci sınıf bir araştırmada çok başka işler için yapılmış, dolaylı araştırmalara ve araştırmaların sonuçlarına dayanmaktadır. Bu teori bilimsel bulgu ve metodlardan ziyade, siyasetin kolaycı düşünme biçimine dayanmaktadır.
Dünyanın her tarafında buna benzer kuramlarla karşılaşıyoruz. Genelde resmi çevrelerin, sorunların izahi için kullandıkları bir yaklaşım biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda adeta oluşmuş kalıplar vardır. Bu kalıpları sadece ülke ve millet isimlerini değiştirerek her cografyanın sorununa cevap için kullanmak mümkündür.
Kürtlerin Özgünlük teorisi de bir düşünme kalıbıdır. Bilimsel bulgulardan ziyade alışkanlıklara dayanmaktadır. Devlet kurmada neden başarısız kalmışız ? “Ülkemiz stratejik bir bölgedeydi, yeraltı ve yer üstü kaynakları zengindi, bundan dolayı yabancılar devlet kurmamıza fırsat vermedi ! ”Kimin için ülkesi harikalar diyari değil ki ?Herkesin vatanı kendisine göre jeo-politik olarak birazcık staratejik bir konumda değilmidir?.
Ben bu Özgünlük ve “Stratejik ülke” olma teorisinin sorunlarımızı izah etmediğine inaniyorum. Hatta yanlış olduğu kanaatindeyim. Gerçekci bir netice için doğru soru ile ise başlamayı doğru bir method olarak görmekteyim:
Gerçekten söylenildiği gibi bir özgünlüğümüz var mı? Bence hayır. En azından 1500 senedir Kürdistan jeo-politik olarak birinci sınıf ülke olma pozisyonundan çıkmıştır.
Yani deniz yollarının yaygın kullanımı ile bir kara ülkesi olan Kürdistan artık çok stratejik olmaktan çıkmıştır. Petrolün bulunması ülkemize yeniden bir ekonomik ehemmiyet kazandırmışsa da; bu bölgede sadece bize has bir durum değildir. Türkler hariç, bütün komşularımızın petrolü vardır.
Peki nedir sorunumuz? Yani biz Kürtlerin yaşadığı neyi ifade ediyor? Okuyucuyu bıktıran konuya giriş cümlelerinden sakınmak için direkt meseleye girelim:
Nüfus ve ülke büyüklüğüne rağmen Kürtlerin bir kalıcı devleti olamamıştır. Varlıkları halen önemli oranda inkar edilen Kürtlerin dilleri bile yasaklı.
Esas özgünlüğümüz bu iki noktadadır. Bu iki konuda da belirleyici olan; dış güçlerin yaklaşımdan çok bizim toplumsal yapımız olmuştur. Toplumsal yapımız genel toplumsal gelişmelere göre bir geç kalmayı ve başka negativ bazı özellikleri taşır.
Oldukça büyük nüfüsa ve geniş topraklara sahip olmamıza rağmen, kendimize kalıcı bir devlet kuramadık. Bunda ”memleketimizin stratejik önemi, onda gözü olan yabancıların firsat vermemelerinin etkisi olsa da, belirleyici olan bu değil. Asıl sorun Kürt toplumunun yapısından kaynaklanmaktadır. Diğer milletleri bir devletleşme sürecine götüren faktörler toplumsal bünyemizde bizi bu sürece götürecek kadar güçlü olamamışlardır. Bunu bu makalede kısaca şöyle izah etmek mümkün:
Devletler dünyanın her tarafında şehirlerde kurulmuşlardır. Yerleşik güçler devleti geliştirip ileri bir safhaya çıkarmışlardır.
Ama Kürdistan`da çok yakın yüzyıllara kadar ciddi ve yaygın bır Kürt şehirleşmesi yoktur. Kürtler Kürdistan`ın kırsalında dağınık biçimde önemli oranda hayvancılıkla geçinmiş bir millettir.
Tüm unsurları göçebe değil, ama şehirli (büyük, üreten, büyüyen ve iş bölümü olan yerleşim birimleri) de değiller. Gerektiğinde çok rahatlıkla mobilize olabilen bir halk konumundadırlar. Ülkemiz cografyasında yer alan bir Kürt şehirleşmesi bir kaç örneği geçmemektedir. Mesela bugünkü Kuzeyın sınırları için Cizre, Bitlis , biraz Hasankeyf vb. yerleri çıkarırsak aslında Kürtlere ait bir şehirleşmenin olduğundan bahsetmek bile zor. En büyük metropolümüz olan Diyarbekir surlarının içinde bundan iki yüzyıl önce Kürtlerin nüfus sayısı sayılı ailelerle sınırlı, şehir yaşamınn etkinliğinde nerede ise yok gibidir.
Tahlile kuzeyin sınırları içinde kalarak devam edersek, karşımıza şu çıkmaktadır: Kürtlerin inşa ettiği kaleler ya dağlarda, ya da dağların ovalarla birleştiği eteklerde kurulmuşlardır. Çok küçük olan bu kaleler sadece bir tehlike anında insanları alacak kadar küçük, içinde değil çevresinde yer alan yerleşim birimleri ise bir köyün büyüklüğünü aşamayacak kadar küçüktür.. Mesala Diyarbakır`da Dicle`den Sason`a kadarki bütün Kürt kaleleri Torosların eteklerindedirler. Ovalarda Kürt kaleleri çok sınırlıdır.
Ülkemizde kendimize ait adı ve içeriği gerçek bir devlet gibi olan bir sistem kuramayışımızın temel nedeninin bu olduğuna inanıyorum. Milletleri devletleşmeye götüren şehirleşme, taşınmaz mal ve sermaye birikimi bizde gelişmemiştir. Kırların özgür yaşamı kürtlere ya kolay gelmiş, ya da başka bir inanç ve nedenden dolayı bunu tercih etmeleri onları bir devletleşmeden alıkoymuştur. Binyılları aşan bu yaşam, kendine has bir toplum yapısını ortaya çıkarmıştır. Kürtlerdeki yurt bilinci bu nedenden dolayı, büyük ve merkezi devletler yaratan topluluklardan daha farklı olmuştur.
Yabancı engelleyiciliği, işgaller, kanaatimce ikincil planda rol oynamıştır. Kaldi ki tarihte en az bir kaç kez işgale uğramamış ülke yoktur. Ülkesindeki zenginliği paylaşmak istemeyen şehirli mal sahibi sınıflar ve rahat maddi yaşam kosullarının geliştirdiği gelişkin duygular bu kesimleri işgale karşı sürekli bir mücadeleye ve zafere götürmüştür. Bence bizde bu eksik kalmıştır.
Aslında Kürtler gibi yaşam koşullarını tercih eden ve onların toplumsal yapısına benzer halk gruplarının çoğu örgütlü güç ve devletlerle karşı karşıya geldiklerinde, ya da cografyanın ittifaklar sistemine uymadıklarında yok olmuşlardır.
Kürtleri bu akibetten kurtaran olgu İslamiyeti kabul etmeleri olmuştur. Kırsalda dağınık yaşayan, dil ve kültürlerini ilerletmenin imkanina sahip olamayan Kürtlerin bir noktada Islami kabul etmeleri aslında kendilerini kurtarmıştır. Müslüman olup islam ittifakına katılmak kanaatimce Kürtlerin tarihlerinde verdikleri en isabetli kararlardan biri olmuştur. Bu cografyada bu toplumsal yapı ile Kürtleri, Ermeni ve Süryani`lerin yaşadığı akibetten kurtaran tek şey müslüman olmalarıdır.
Politik sahanın temsilcileri arasında rağbet gören “Özgünlükler” teorisi sanıldığından daha fazla yaşamımız üzerinde negativ etkilerde bulunmuş ve bulunmaktadır.(04.06.2006)

Azeri milliyetçiliği ve karikatür krizi


Dünyada İran'daki etnik sorunun temelini Fars-Kürt çatışmasının oluşturduğu kanısı hâkim. Oysa Araplar, Beluciler, Türkmenler ve Azerbaycan Türkleri devletin Fars-Şia kimliğiyle uyumlu değil. Azerbaycan Türklerinin konumu ise ülkenin geleceği açısından özel önem taşır.

ARİF KESKİN
İran'ın beklemediği ve istemediği bir zamanda patlak veren karikatür krizi, ülkenin iç ve dış politikasını anlamak açısından, göründüğünden daha büyük önem taşır. Bir taraftan dünya Ahmedinejad'ın 'ulusal lider' görünümünde sansasyonel açıklamalarıyla ve 'nükleer meydan okumasıyla' çalkalanırken, diğer taraftan İran yönetiminin, iç güvenlik bakımından büyük bir tehdit potansiyeline sahip sorunlarla karşı karşıya bulunduğu anlaşılmaktadır. Kitlelerin, örgütlü olmayan bir şekilde, İran'ın Azerbaycan bölgesinin tüm kentlerinde ve yüz binler oluşturan topluluklar halinde sokağa dökülmesi, sorunun basit bir karikatür meselesi olmaktan öte boyutları bulunduğunu akla getirmektedir. Bu nedenle, Azerilerin gerçekleştirdiği demokratik tepki eylemi, İran'ın küresel, bölgesel ve ulusal politikasını etkileyebilecek bir olgu olarak görülmelidir. yazinin devami

Pazartesi, Haziran 05, 2006

Türkmenler Şampiyonlarıyla Buluştular

Danimarkada ikamet eden Turkmenler dünya çapında başarılara koşan Türkmen şampıyonlarla buluştu.

Irak Türkmenleri Kültür Derneği – Kopenhag’da 04 Haziran 2006 tarihinde düzenlediği toplantıda, Danimarka’da bulunan Türkmenler ile genç şampiyonları buluşturdu.

Dünya çapında mix-müzik şampiyonasına sahip ve TURKMEN SOUL-JAH (soldier) (Türkmen Askeri) adıyla ün yapan Levent, Kerküklü Ustad Adnan Şükür’ün oğlu. Kerkük’te doğan Levent yine dünyaca ünlü bir gurubun üyesi. Piyano enstrumanı bilen Levent müzik konservatuarında klasik müzik eğitimi almayı planlıyor. Yetenekli gencimiz birçok müzik yapım projesine attığı imzaların yanısıra Danimarka televizyonlarına ve filmlere müzik yapmaktadır. Genç müzisyenimiz Türkmen müziğini dünyaya tanıtmak amacıyla projeler üzerinde çalışmaktadır.

Diğer bir Türkmen gururumuz Avrupa ikincisi ve 2008 olimpiyat umudumuz Cüneyt Nurettin Hamit. Kerkük doğumlu Cüneyt geçtiğimiz hafta Almanya’nın Bonn şehrinde düzenlenen Avrupa Taekwondo Şampıyonasında gümüş madalya kazanmıştı. Birçok şampıyonadan madalyalara sahip, 2008 olimpiyatlarında madalya beklediğimiz ve Türkmeneli bayrağını dalgalandırmayı uman Cüneyt, Nurettin Hamit’in oğlu.

Dernek binasında gerçekleşen buluşmada katılımcı Türkmenler, başarılı gençlerimizle yaptıkları sohbette, Türkmenleri dünyaya tanıttıkları için kendileriyle gurur duyduklarını ifade ettiler ve başarılarının devamı temennisinde bulundular.

Dernek üyeleri, Türkmen gençlerimize başarılarından dolayı hediyeler sundular.

Pazar, Haziran 04, 2006

Türkmen Şehidi Sabah KETENE Danimkarka'da anıldı


Irak Türkleri Kültür Derneği – Kopenhag’da 03.06.06 cumartesi günü Türkmen Şehidi Sabah KETENE’yi anma töreni düzenlendi.

Danımarka’da yaşayan Türkmenlerin katıldığı anma töreni Hacı Oğuz’un Kuran-ı Kerim okumasıyla başladı. Hasan Samancı’nın da Türkmence mevlüt ve ilahiler okuduğu şehidimizi anma töreninde Sabah Ketene’nin Türkmen ve Türk dünyasına hizmetlerinden sözedildi ve Türkmen davasına karşı dış müdahale ve saldırılar kınandı.

Savaş Nurettin

Cumartesi, Haziran 03, 2006

Musul'u almazsanız Diyarbakır'ı verirsiniz

guler.komurcu@aksam.com.tr
gulerkomurcu@superonline.com

Bugünkü birlikteliğimizde, bu satırlar aracılığıyla gerçekleştirdiğimiz buluşmada küçük fotoğrafa mı bakalım yoksa büyük fotoğrafa-yakın geleceği mi, ne isterdiniz ey gelecek insanı okur? Son vurguyla neye bakacağımız belli oldu değil mi?! Büyük fotoğrafın, büyük bir detayını hemen akıl odalarınıza yansıtmaya başlıyorum efendim...
Dünkü gündemden bir haberi paylaşalım önce, aslında yeni bir tarafı yok bu haberin, kendi kendimize yaptığımız tekrarlara bir tekrar daha, habere göre;
'Kürtler yakında Musul'a sahip çıkacak. Irak'ta Kerkük sorununu çözüme kavuşturmak için 2007 yılındaki referandum beklenirken, Kürt yetkililer birçok spekülasyonu beraberinde getirecek olan yeni bir girişim başlatıyor. Kuzey'deki yerel hükümetin ortaklarından Irak Kürdistan Demokrat Partisi (IKDP) Musul kenti için harekete geçiyor. Kürtler, ülkenin kuzeyindeki Musul'un, Kuzey Irak'ta federal bir yapıya kavuşan yerel hükümete bağlanmasını talep ediyor. Türkmen, Kürt ve Arapların birlikte yaşadığı Kerkük'ün statüsü 2007'de yapılması planlanan referandumla tayin edilecek. Irak'ın kuzeyinde yerel bir hükümet kuran Kürt yönetimi, petrol bakımından zengin Kerkük'ün de bölgenin sınırları içine katılmasını istiyor.
Sünni nüfusun yoğun olduğu Musul da Kerkük gibi zengin petrol rezervleriyle dikkat çekiyor. Musul Vali Yardımcısı ve Mesud Barzani'nin lideri olduğu IKDP'nin Musul'daki 14. Şubesi'nin Başkanı olan Hesrev Goran, Erbil merkezli Hewler Post gazetesine yaptığı açıklamada 'Musul sorunu da Kürtler için Kerkük ve Hanekin meselesi gibidir' dedi. Goran, Musul'un bir bölümünün Kürt bölgesine bağlanması için çalışacaklarını belirterek 'Bunun için Kürt yetkililerle yeni bir strateji geliştirmemiz gerekiyor' diye konuştu. IKDP'li yetkili, 'Önümüzdeki dönemde Musul dahil bütün şehirlerde yapılacak valilik seçimleri için Kürdistan ittifakının güçlü bir şekilde çalışmalarını sürdürdüğünü' de kaydetti.
Tamam, Musul bölgede güç dengelerinin savaşında çok önemli bir kart, petrol, para, iktidar demek ama hepsi bu da değil. Türkiye için, Türkiye'nin bölgesel kaderi adına, Türkmen-Kürt politikalarındaki belirleyici rolü adına, SAM AMCA'mın Türkiye'ye layık gördüğü kader adına son derece önemli sembolik anlamlar taşıyan stratejik bir kara parçasıdır MUSUL... Biraz önce okuduğumuz bu haber bana, kısa bir süre önce değerli araştırmacı-yazar (Sabetaistler hakkında başlattığı tartışma ve de her zaman her zeminde cesur-dik duruşlarıyla örnek bir aydın olan) Yalçın KÜÇÜK hoca ile yaptığımız uzun sohbeti hatırlattı. Sayın Yalçın KÜÇÜK son zamanlarda sık sık aynı iddiayı dile getirip, uykuda olanlara -uyandırma servisi- olarak hizmet vermeye devam ediyor, ben de ondan aldığım mesajı sizin ayağınıza bağlıyorum efendim, kitlesel uyandırma servisi olma dışında yapacak fazla bir şey gözükmese de... Şimdi, çok dikkatle Sayın Yalçın KÜÇÜK'ün analizini okuyalım, diyor ki;
Türkiye Musul'u alamaz ise yakında Diyarbakır'ı vermek zorunda kalacak, ya büyüyeceğiz, ya küçülmek zorunda kalacağız. Türkiye derhal-hemen büyümezse yakında küçülür. 'Musul'u almazsanız Diyarbakır'ı verirsiniz'. Bunlar benim bilimsel tespitlerimdirler. Bu teoremlerde, ne Musul'un alınmasını ne de Diyarbakır'ın verilmesini öneriyorum; en azından bu formülasyonlarda tercih yoktur. Musul bir kent değil bir bölge adıdır; bugün 'Kuzey Irak' deniyor. Dolayısıyla Musul alınacak olursa, Irak'taki Kürtler'in hepsini alıyoruz, demektir. Barzani ve Talabani dahildir. 'Diyarbakır' sözcüğünü de bir bölge adı olarak kullanıyorum; Kürtlerimizin yoğunlukla yaşadığı yerlere Diyarbakır bölgesi diyebiliriz. Üstelik, sadece Diyarbakır bölgesinin değil, aynı zamanda Batı bölgelerinin de Türkiye'den kopmakta olduğu anlaşılıyor. Kuşkusuz, bir büyük coğrafyanın küçülmesi ancak 'bölünme' ile oluyor. Şimdi bu aşamadayız, ne acı ki gerçek bu'.
AL-VER yazılı duvara doğru, son sürat, kontrolü bizden çıkmış bir arabayla hala neden ilerlemeye devam ediyoruz?
Ankara, ey iktidar, 'SEN NEYE NOTERLİK EDİYORSUN?'

Ne olacak Irak'ın hali?

Hüsnü Mahalli
Irak'ta 15 Aralık'ta seçim yapıldı. Hükümet ise ancak 6 ay sonra kurulabildi. Başkan Bush ve yandaşı Blair bunu bir zafer olarak ilan etti. Oysa bu hükümette üç bakanlık boş kalmıştı.Savunma, İçişleri ve Ulusal Güvenlik.Taraflar bu bakanlıklara atanacak kişilerle ilgili olarak uzlaşmaya varamıyor.Varması da oldukça zor.Taraflar bu konuda anlaşırsa Irak'ta sorunların büyük bölümü çözülmüş olur.Çünkü siyasi tarafların tümünün kendi milis kuvetleri var.Çünkü siyasi tarafların tümü Savunma, İçişleri ve Ulusal Güvenlik bakanlıklarını ele geçirerek kendi silahlı gücünü güçlendirmek istiyor. devami...

BÜYÜK OYUN'UN YENİ SATRANÇ TAHTASI IRAK MI?


Dün bir grup seçkin gazeteci ile birlikte Türkiye'nin Irak Özel Temsilcisi Büyükelçi Oğuz Çelikkol'la İstanbul'da bir öğlen yemeğinde buluştuk.Eskilerin bir yerlere gidip dönenlere ettikleri meşhur bir söz vardır: "Yiyip içtiklerin senin olsun, gördüğün güzelliği anlat" diye. Ben de bu geleneğe uyarak dünkü yemekte ne yediğimizi değil de, nasıl bir fikir edindiğimi anlatmaya çalışayım sizlere. Büyükelçi Çelikkol, henüz geçtiğimiz günlerde Bağdat'a bir ziyaret gerçekleştirdi. 9 saat süren bu ziyaret hayli yoğun görüşmelerle geçmiş. Çelikkol, Irak Başbakanı, Dışişleri Bakanı, Meclis Başkanı ve ABD'nin Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad ile bir araya gelmiş. Ziyaretin amacı Türkiye'nin kurulan yeni Irak hükümetine başarı dileklerini iletmekmiş. Tabii bu vesileyle Irak Başbakanı ve Meclis Başkanı'na Ankara'nın daveti de aktarılmış. ....devami..

Perşembe, Haziran 01, 2006

Berlin Türk Yürüyüsü


27.05.2006 tarihinde Berlin'de beşinci kez düzenlenen ve gelenekselleşen '' Türk Günü Şenliği'' yaklaşık 150 bin insanın katılımıyla Berlin'de mühteşem bir Şennlik günü düzenlenmiştir. Berlin'de her yıl gerçekleşen bu dostluk şenliği Türk Günü Organizasion Merkezi Komitesi tarafından düzenlenmiştir, Irak Türkmen Cephesi Berlin Temsilciliği'de bu Organizasionda Kuruluşundan beri yer alıp ve büyük katkılarda bulunmuştur.
Almanya'da yaşıyan insanların gönülerine hitap etmek önyargıları yıkmak, Alman Türk ve diğer ulusların arasında kültürel bir köprü kurmayı başarmıştır.
Farklı ulusalrın birbirine sıcak kanlı yaklaşımları,yüreklerini açık tutmaları ve birbirlerini kültürel bir şekilde tamamlamalrı halinde,bir arada uyumlu bir yaşam ve esaslı bir bütünleşme mümkün olacaktır.
''Türk Günü Şenliği'' Türk ve Alman uydu Televizion'larından canlı olarak yayınlanmıştır, Şenliğe önde gelen Alman ve Türk Milletvekilleri ve büyük ölçüde siyasiler katılmışlardır.Türkiyeden Birlik Partisi genel Başkanı Sayın Mühsin Yazıcı oğlu, Chp Genel Başkan yardımcısı İstanbul Milletvekili Sayın Onur Öymen,Professor Dr. Hakkı Keskin Alman sol parti milletvekili, Berlin İçişleri Seneatoru Sayın Ehrhart Körting, Azerbaycan devlet bakanı ve Berlin büyükelçisi gibi büyük şahsiyetler katılmışlardır.
ITC Berlin Temsilcisi Ganim Authman TRT.INT - ve diğer Televizyon kanallarına canlı olarak verdiği demecte, Irak Türkmenlerine uygulanan haksıslıkları, özellikle yeni kurulan Irak hükümetinde Türkmenlere yer verilmemesi, sürekli baskı ve haksızlıklara ogramalarını gündeme getirmiştir.