Pazar, Ekim 09, 2005

IRAK ANAYASA TASLAĞI, “ETNİK TEMİZLİK” İÇİN BİR DAVETİYEDİR


Ziyat Köprülü
Irak’ta, 15 Ekim 2005 tarihinde referanduma sunulacak olan ve tüm Irak halklarının umut ve arayışlarına bir cevap oluşturması beklenen Anayasa Taslağı, ne yazık ki iktidardaki parti ve tarikatların çıkarlarına hizmet etmektedir. Üstelik taslağın, tüm kesimlerin ortak onayını kazanmadan oylamaya sunulacak olması, metnin yasallığına ilişkin tartışmaları da beraberinde getirmektedir.

Uzmanların, ‘Irak’ın geleceği için ciddi riskler taşıyan bu taslağın hazırlanma aşamasında keskinleşen etnik-mezhepsel kutuplaşmanın ciddi bir tehlike kaynağı olacağı’ yönündeki uyarıları göz ardı edilerek başlatılan referandum süreci, ülkemizi hızla bir iç savaşa, ardından da parçalanmaya sürükleyecektir.

Irak’ta yaşayan tüm kesimler tarafından anlaşmaya varılmadan Parlamento’ya sunulan ve salt bu nedenle “Yasallığı” dahi geniş bir tartışma konusu olan Anayasa Taslak metninde, Kerkük ile ilgili 58. madde korunurken, 53. maddenin sadece (a) fıkrasının korunmuş olması tamamen Kürtleri kayıran bir gelişmedir. Zira, Geçici Yönetim Yasası’nın 58. maddesinin, “2007 yılı sonunda referanduma gidilmesi” şeklinde yapılan düzenleme ile daha da keskinleştirildiğini görmemek imkansızdır. Bu nedenle; son şekli verilen Anayasa Taslağı’nın ilgili maddelerinde (58. madde çerçevesinde) öngörülen Kerkük’e geri dönüş ve şehrin geleceğinin tayinine ilişkin kural ve mekanizmaların tamamının iki yıl süresince korunmuş olması ve Kerkük’ün Bağdat ile birlikte başka vilayet ve bölgelerle birleşmesini önleyen düzenlemenin iptal edilmesi önümüzdeki dönemde ciddi sorunlara zemin hazırlayacaktır.

Önerilen Anayasa’nın en çok tartışılan maddelerinden birisi olan; “Kürtçe ve Arapça’nın resmi dil, Türkmen ve Süryanice’nin ise bu grupların yoğunlaştığı bölgelerde resmi dil olarak kabul edileceği” şeklindeki ifadeler ilk bakışta “iyi niyetli” bir yaklaşım olarak görünmektedir. Ancak, bu madde, hayata geçirilmesi halinde, Türkmen ve Süryanilerin yaşadığı ve ‘çoğunlukta olduğu’ bölgelerde ETNİK TEMİZLİK yapılması için açık bir davet niteliğine dönüşecektir. Çok yakın geçmişte Irak’ta ve özellikle Kerkük ve Telafer’de yapılan uygulamaları hatırlamak bile, bu maddenin kabulünün halk için adeta bir intihar anlamını taşıdığını ortaya koyacaktır. Ayrıca,ülke genelinde yaklaşık %18’lik bir nüfusa sahip olan bir milletin dilinin, %82 gibi bir çoğunluğa “Resmi Dil” olarak dikte ettirilmeye çalışılması da anti-demokratik bir uygulamadır.

Bu durumda; Anayasa Taslak metninin gözden geçirilmesi ve Irak’ın yalnızca bir bölümünün değil, tüm kesimlerinin ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde tekrar düzenlenmesi bir zorunluluktur. Bu, Irak’ın en kısa vadede istikrara kavuşması için yapılabilecek en akılcı çözümdür. Ve yetkililerin, bu milli görevi yerine getirmek üzere derhal harekete geçmesi gerekmektedir. Aksi halde, referandumda “Hayır” demekten başka bir seçenek kalmayacaktır.