17 Temmuz 2007, Salı
25 Haziran'da ABD temaslarına başlayan Irak Türkmenlerinin lideri Dr. Sadettin Ergeç ve heyeti geçtiğimiz hafta temaslarını tamamlayıp, Türkiye'ye döndüler. Temasları olumlu geçmiş ve bazı çevreleri rahatsız etmiş olmalı ki, dönüşlerinden bir gün sonra Türkmen bölgesi Tuzhurmatu'ya bağlı Amirli'de çok büyük bir patlama meydana geldi.
Ergeç ve ekibi ağır yaralı Türkmenlerin Türkiye'de tedavisi için gerekli hazırlıkları yapıp, getirilen hastaları yerleştirdikten sonra aynı hızla İstanbul'a gittiler ve ABD temaslarıyla ilgili bir toplantı düzenlediler. Toplantıya Türk basınından birçok katılımcının yanı sıra Türkmen fikir adamları ve siyasileri de katıldı.
İstanbul'da gerçekleştirilen toplantıda Ergeç, ilk önce Irak'taki son durumun genel bir değerlendirmesini yaptı. Daha önce kendilerinin Telafer'e yapılan kasıtlı saldırıların, izleyen süreçte Tuzhurmatu ve Kerkük gibi diğer Türkmen bölgelerine yöneleceğini ısrarla dile getirdiklerini belirten Ergeç, bu saldırıların düzenlenmesindeki temel sebebin Türkmenleri yıldırarak, Türkmeneli'ni ortadan kaldırmak olduğunu söyledi. ITC lideri Türkmenlerin Irak'taki mezhep çatışmalarından da fazlasıyla nasiplerini aldığını belirtti.
Irak Anayasasına ve Kerkük referandumuna değinen Ergeç, zaman içindeki gelişmelerin haklılıklarını ortaya çıkardığını ifade etti. Doğrudur; bugün gelinen noktada Kerkük referandumu tam bir çıkmaza girmiştir. 140.maddenin birinci ayağı olan normalleştirme sürecinin 2007 Mart sonunda bitmiş olması gerekirken, henüz tamamlanamamıştır. Bu noktada Ergeç önemli bir tespit yaptı: "Sadece, ellerinden zorla arazileri alınan insanlarımıza bunların geri iade edilmesi için en az 5 yıl süre gerekmektedir". Araziler konusunda hükümete yapılmış toplam 36bin başvuru bulunmaktadır ve tüm buna benzer problemlerin çözülmesi için 3 aylık bir süre tanınmıştır. Bu ne kadar gerçekçidir? Ayrıca unutmamak gerekir ki, referandumun yapılabilmesi için ilk önce demokrasinin yerleşmiş ve istikrarın sağlanmış olması gerekir. Ancak sadece Kerkük açısından değil, tüm Irak'ta karmaşa ve çatışma ortamı sona erdirilememiştir. Normalleştirme adı altında nüfus kaydırılması da cabası...
Ergeç'in Kerkük konusunda son sözü "Siz ne kadar demografik yapıyı bozmaya çalışsanız da, ortada tarihi bir gerçek var; Kerkük'ün havası da, suyu da, kültürü de, hamamı, hanı da Türkmen'dir, bir Türkmen varlığıdır!" şeklinde oldu.
Türkmeneli'ndeki son gelişmelere değinen Ergeç daha sonra Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi'nin (ATAA) davetlisi olarak gittikleri Amerika'daki 10 günlük temasları konusunda bilgi verdi.
Kitapçık şeklinde hazırlanan raporlarda 2003'ten bu yana Irak'ın genelinde olan haksızlıkların yanı sıra, Türkmeneli'nde ve özellikle Kerkük'te Türkmenlere karşı yapılan saldırılar ve şehirle ilgili yanlış düşünceleri düzeltici bilgiler, belgeleriyle ve fotoğraflarıyla beraber detaylı bir şekilde anlatılmış. 210 adet kitap şeklinde hazırlanan raporlar tüm üst düzey yetkililere ve temsilciliklere sunulmuş.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileriyle görüşen Ergeç ve heyeti aynı zamanda New York Senatörü ve başkan aday adayı Hillary Clinton'un müsteşarlarıyla da bir görüşme gerçekleştirmişler.
Ergeç'in, görüşmelerin içeriğini kavrayabilmemiz açısından önemli bir de sözü oldu: "Biz, hiç kimseden hak dilenmedik, akıl toplamadık. Biz oradakilere yanlışlıkları, hazırladığımız raporlarla beraber detaylı bir şekilde anlattık".
Ayrıca Birleşmiş Milletler'in Irak masası sorumlularıyla, İngiliz ve Rus delegasyonuyla da görüştüklerini belirten Ergeç, sadece Türkmen konusunda değil, tüm Irak'ın bu duruma gelmesinin sebeplerini teker teker ortaya koyduklarını ve haklılıklarının birçoğu tarafından onaylandığını belirtti.
En önemli temaslarından biri de Pentagon görüşmesiydi. Ergeç, özel ilgi ve alakayla karşılandıklarını, ayrıca fikirlerin, görüşlerin birbirine çok yakın olduğunu belirtti. Bu durum Türkmenlerin lobi çalışmalarının sonuçlarını artık almaya başladığının, ayrıca bölgedeki önemli güçlere, haklılığını kabul ettirmesi açısından oldukça önemlidir.
Amerika'da söz sahibi olanların da Kerkük referandumunun yapılacağının zor olacağını söylemesi, ITC'nin haklılığını her mahfilde ortaya çıkarmaktadır.
Washington'dan Detroit'e geçtiklerini belirten Ergeç, burada da Türkmenler, Iraklı Araplar ve Ortadoğu lobisiyle toplantı gerçekleştirmişler. Detroit, Türkmenlerin yoğun olması sebebiyle de önemli bir eyalettir. Burada ITC yapmış oldukları işleri anlatırken şunu görmüş: aslında uzak olsa da, ITC'nin her adımı titizlikle takip edilmiş ve kabul görmüş.
Bunun yanı sıra ikinci toplantıları da ABD'de etkili olanlarla iki dilde bir toplantı gerçekleşmiş. Kendilerinin de tahmin etmediği büyük bir destek görmüşler ve Washington'da olduğu gibi Detroit'te de büyük destek görmüşler.
Ergeç'in ABD temaslarını değerlendirdiği toplantıda anlattıklarından en dikkat çekeni ise, Amerikalıların Ergeç'i dikkatle dinlemeleri ve kendilerini açıklama fırsatı vermeleri olmuştur. Artık Türkmenler Irak siyasetinde giderek belirgin bir şekilde yer almaya başlamışlardır. Burada önemli bir nokta da, gerekli ve güçlü bir kadroya ITC'nin sahip olduğudur. Amirli patlamasında ITC'nin başkan ve üst düzey yetkililerinin Türkiye'de bulunmasına rağmen, kurulmuş olan güçlü teşkilat yapısıyla bölgeye ilk ve tek gidebilen Irak Türkmen Cephesi olmuştur. Tüm bölgelerdeki ITC teşkilatları, bir gün içerisinde yardımları toplamış ve bölgeye ulaştırmıştır. Yaralıların gerekli yerlere gönderilmesi en kısa zamanda sağlanmıştır. Bu son olayla ITC göstermiştir ki, Irak'ın düzeltilmesi için gerekli kadroya ve teşkilat yapısına fazlasıyla sahiptir.
Temennimiz şudur ki; Irak Türkleri çalışmalarının, mücadelelerinin meyvelerini almaya başlayacak ve layık olduğu yere oturacaktır.
Amerika'daki diğer bir önemli görüşme de düşünce kuruluşları ile sivil toplum örgütleriyle yapılan temaslardır. Dikkat etmek gerekir ki, Amerika'da lobiyi yaratan onlardır. ITC sadece üst düzey yetkililerle değil, bu kuruluşlarla da görüşmeler gerçekleştirmiş ve tüm fikirlerini net bir şekilde dile getirmiştir.
Yapılan değerlendirme toplantısından anlaşılıyor ki, Türkmenler artık her mahfilde kendilerini anlatabilmekte, kendilerini dinletebilmekte ve fikirlerini net bir şekilde ortaya koyabilmektedir. Yani bugüne kadar Türkmenlerin ihmal etmiş olduğu Irak dışındaki lobi faaliyetlerinin önemi gelişen olaylar neticesinde daha da iyi anlaşılmış olmaktadır.
Bugün Irak'ta belli bir güç elde etmiş olan gruplar bu lobi faaliyetleri sayesinde bu yerlere gelebilmişlerdir. Temennimiz bu lobiciliğin ilerleyen günlerde de daha hızlı bir şekilde ilerleyebilmesidir.
Ancak bunda sadece ITC'nin değil, diğer ülkelerinde hataları vardır: bugüne kadar Türkmenleri dinlememişlerdir. Davet edilmemiş, görüşleri alınmamıştır.
ITC'nin savunduğu en önemli fikir "Kerkük'e özel statü"nün verilmesidir. Kerkük'ün önderliğinde Türkmeneli bölgesine özel statü verilmeli ve yönetim Türkmenlere bırakılmalıdır. Amirli patlamasıyla aslında Türkmenler kriz yönetimini en iyi şekilde başarmışlardır. Bunun yanı sıra Türkmenlerin geçmişinden gelen bir de yöneticilik kültürü bulunmaktadır. Ayrıca ITC'nin 2003'ten bu yana dile getirdiklerinin bugün teker teker gerçekleşmesi de geleceği görebilme ve bu doğrultuda plan oluşturabilme açısından da son derece başarılı olduğu net bir şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Toplantıda son olarak, bir soru üzerine silahlı güce değinen Ergeç, konuya net bir bakış getirdi: "Bizim geçmişimizden gelen bir devlet saygımız var. Ancak, devlet bizim halkımıza yapılan haksızlıkları ortadan kaldıramıyorsa, bizim kendimizi koruma hakkımız kendiliğinden doğmaktadır". Artık kendi güçlerini Türkmenlerin kurma vakti gelmiştir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta var: Türkmen milis gücü kurulurken, devletten ve ITC'den bağımsız olarak ortaya çıkarsa, bu gücün Türkmenleri koruması yerine, onları daha kötü şartlara itebilir. Kontrolsüz bir gücün alacağı en ufak yanlış karar sonucu, Türkmenler Irak'ta terörist ilan edilebilir ve o topraklardan sonsuza kadar silinmeleri için her türlü şiddete maruz kalabilir.
Ayrıca devletin denetiminde kurulan Türkmen milis gücünün de ITC'nin kontrolünde olması da son derece önemlidir. ITC'nin kontrolünde olmayan, Türkmenlerden oluşan bir silahlı güç, devletin içinde söz sahibi olmuş bazı gruplar tarafından kendi menfaatleri doğrultusunda kullanılabilir; Türkmeneli dışında hemen her bölgede ateşe sürülebilir.
Kısacası, Türkmen milis gücünün kurulmasında acele edilmesinden ziyade, temkinli ve planlı adımlar atılması gerekir.
Toparlarsak; Türkmenler giderek daha da güçlenmekte ve giderek daha da birbirlerine kenetlenmektedir. Bu birlik ve beraberlikten telaşlanan bazı grupların Türkmenlere yönelik saldırıları ilerleyen günlerde daha da artacağa benziyor.
25 Haziran'da ABD temaslarına başlayan Irak Türkmenlerinin lideri Dr. Sadettin Ergeç ve heyeti geçtiğimiz hafta temaslarını tamamlayıp, Türkiye'ye döndüler. Temasları olumlu geçmiş ve bazı çevreleri rahatsız etmiş olmalı ki, dönüşlerinden bir gün sonra Türkmen bölgesi Tuzhurmatu'ya bağlı Amirli'de çok büyük bir patlama meydana geldi.
Ergeç ve ekibi ağır yaralı Türkmenlerin Türkiye'de tedavisi için gerekli hazırlıkları yapıp, getirilen hastaları yerleştirdikten sonra aynı hızla İstanbul'a gittiler ve ABD temaslarıyla ilgili bir toplantı düzenlediler. Toplantıya Türk basınından birçok katılımcının yanı sıra Türkmen fikir adamları ve siyasileri de katıldı.
İstanbul'da gerçekleştirilen toplantıda Ergeç, ilk önce Irak'taki son durumun genel bir değerlendirmesini yaptı. Daha önce kendilerinin Telafer'e yapılan kasıtlı saldırıların, izleyen süreçte Tuzhurmatu ve Kerkük gibi diğer Türkmen bölgelerine yöneleceğini ısrarla dile getirdiklerini belirten Ergeç, bu saldırıların düzenlenmesindeki temel sebebin Türkmenleri yıldırarak, Türkmeneli'ni ortadan kaldırmak olduğunu söyledi. ITC lideri Türkmenlerin Irak'taki mezhep çatışmalarından da fazlasıyla nasiplerini aldığını belirtti.
Irak Anayasasına ve Kerkük referandumuna değinen Ergeç, zaman içindeki gelişmelerin haklılıklarını ortaya çıkardığını ifade etti. Doğrudur; bugün gelinen noktada Kerkük referandumu tam bir çıkmaza girmiştir. 140.maddenin birinci ayağı olan normalleştirme sürecinin 2007 Mart sonunda bitmiş olması gerekirken, henüz tamamlanamamıştır. Bu noktada Ergeç önemli bir tespit yaptı: "Sadece, ellerinden zorla arazileri alınan insanlarımıza bunların geri iade edilmesi için en az 5 yıl süre gerekmektedir". Araziler konusunda hükümete yapılmış toplam 36bin başvuru bulunmaktadır ve tüm buna benzer problemlerin çözülmesi için 3 aylık bir süre tanınmıştır. Bu ne kadar gerçekçidir? Ayrıca unutmamak gerekir ki, referandumun yapılabilmesi için ilk önce demokrasinin yerleşmiş ve istikrarın sağlanmış olması gerekir. Ancak sadece Kerkük açısından değil, tüm Irak'ta karmaşa ve çatışma ortamı sona erdirilememiştir. Normalleştirme adı altında nüfus kaydırılması da cabası...
Ergeç'in Kerkük konusunda son sözü "Siz ne kadar demografik yapıyı bozmaya çalışsanız da, ortada tarihi bir gerçek var; Kerkük'ün havası da, suyu da, kültürü de, hamamı, hanı da Türkmen'dir, bir Türkmen varlığıdır!" şeklinde oldu.
Türkmeneli'ndeki son gelişmelere değinen Ergeç daha sonra Türk Amerikan Dernekleri Asamblesi'nin (ATAA) davetlisi olarak gittikleri Amerika'daki 10 günlük temasları konusunda bilgi verdi.
Kitapçık şeklinde hazırlanan raporlarda 2003'ten bu yana Irak'ın genelinde olan haksızlıkların yanı sıra, Türkmeneli'nde ve özellikle Kerkük'te Türkmenlere karşı yapılan saldırılar ve şehirle ilgili yanlış düşünceleri düzeltici bilgiler, belgeleriyle ve fotoğraflarıyla beraber detaylı bir şekilde anlatılmış. 210 adet kitap şeklinde hazırlanan raporlar tüm üst düzey yetkililere ve temsilciliklere sunulmuş.
ABD Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı (Pentagon) ve Ulusal Güvenlik Konseyi yetkilileriyle görüşen Ergeç ve heyeti aynı zamanda New York Senatörü ve başkan aday adayı Hillary Clinton'un müsteşarlarıyla da bir görüşme gerçekleştirmişler.
Ergeç'in, görüşmelerin içeriğini kavrayabilmemiz açısından önemli bir de sözü oldu: "Biz, hiç kimseden hak dilenmedik, akıl toplamadık. Biz oradakilere yanlışlıkları, hazırladığımız raporlarla beraber detaylı bir şekilde anlattık".
Ayrıca Birleşmiş Milletler'in Irak masası sorumlularıyla, İngiliz ve Rus delegasyonuyla da görüştüklerini belirten Ergeç, sadece Türkmen konusunda değil, tüm Irak'ın bu duruma gelmesinin sebeplerini teker teker ortaya koyduklarını ve haklılıklarının birçoğu tarafından onaylandığını belirtti.
En önemli temaslarından biri de Pentagon görüşmesiydi. Ergeç, özel ilgi ve alakayla karşılandıklarını, ayrıca fikirlerin, görüşlerin birbirine çok yakın olduğunu belirtti. Bu durum Türkmenlerin lobi çalışmalarının sonuçlarını artık almaya başladığının, ayrıca bölgedeki önemli güçlere, haklılığını kabul ettirmesi açısından oldukça önemlidir.
Amerika'da söz sahibi olanların da Kerkük referandumunun yapılacağının zor olacağını söylemesi, ITC'nin haklılığını her mahfilde ortaya çıkarmaktadır.
Washington'dan Detroit'e geçtiklerini belirten Ergeç, burada da Türkmenler, Iraklı Araplar ve Ortadoğu lobisiyle toplantı gerçekleştirmişler. Detroit, Türkmenlerin yoğun olması sebebiyle de önemli bir eyalettir. Burada ITC yapmış oldukları işleri anlatırken şunu görmüş: aslında uzak olsa da, ITC'nin her adımı titizlikle takip edilmiş ve kabul görmüş.
Bunun yanı sıra ikinci toplantıları da ABD'de etkili olanlarla iki dilde bir toplantı gerçekleşmiş. Kendilerinin de tahmin etmediği büyük bir destek görmüşler ve Washington'da olduğu gibi Detroit'te de büyük destek görmüşler.
Ergeç'in ABD temaslarını değerlendirdiği toplantıda anlattıklarından en dikkat çekeni ise, Amerikalıların Ergeç'i dikkatle dinlemeleri ve kendilerini açıklama fırsatı vermeleri olmuştur. Artık Türkmenler Irak siyasetinde giderek belirgin bir şekilde yer almaya başlamışlardır. Burada önemli bir nokta da, gerekli ve güçlü bir kadroya ITC'nin sahip olduğudur. Amirli patlamasında ITC'nin başkan ve üst düzey yetkililerinin Türkiye'de bulunmasına rağmen, kurulmuş olan güçlü teşkilat yapısıyla bölgeye ilk ve tek gidebilen Irak Türkmen Cephesi olmuştur. Tüm bölgelerdeki ITC teşkilatları, bir gün içerisinde yardımları toplamış ve bölgeye ulaştırmıştır. Yaralıların gerekli yerlere gönderilmesi en kısa zamanda sağlanmıştır. Bu son olayla ITC göstermiştir ki, Irak'ın düzeltilmesi için gerekli kadroya ve teşkilat yapısına fazlasıyla sahiptir.
Temennimiz şudur ki; Irak Türkleri çalışmalarının, mücadelelerinin meyvelerini almaya başlayacak ve layık olduğu yere oturacaktır.
Amerika'daki diğer bir önemli görüşme de düşünce kuruluşları ile sivil toplum örgütleriyle yapılan temaslardır. Dikkat etmek gerekir ki, Amerika'da lobiyi yaratan onlardır. ITC sadece üst düzey yetkililerle değil, bu kuruluşlarla da görüşmeler gerçekleştirmiş ve tüm fikirlerini net bir şekilde dile getirmiştir.
Yapılan değerlendirme toplantısından anlaşılıyor ki, Türkmenler artık her mahfilde kendilerini anlatabilmekte, kendilerini dinletebilmekte ve fikirlerini net bir şekilde ortaya koyabilmektedir. Yani bugüne kadar Türkmenlerin ihmal etmiş olduğu Irak dışındaki lobi faaliyetlerinin önemi gelişen olaylar neticesinde daha da iyi anlaşılmış olmaktadır.
Bugün Irak'ta belli bir güç elde etmiş olan gruplar bu lobi faaliyetleri sayesinde bu yerlere gelebilmişlerdir. Temennimiz bu lobiciliğin ilerleyen günlerde de daha hızlı bir şekilde ilerleyebilmesidir.
Ancak bunda sadece ITC'nin değil, diğer ülkelerinde hataları vardır: bugüne kadar Türkmenleri dinlememişlerdir. Davet edilmemiş, görüşleri alınmamıştır.
ITC'nin savunduğu en önemli fikir "Kerkük'e özel statü"nün verilmesidir. Kerkük'ün önderliğinde Türkmeneli bölgesine özel statü verilmeli ve yönetim Türkmenlere bırakılmalıdır. Amirli patlamasıyla aslında Türkmenler kriz yönetimini en iyi şekilde başarmışlardır. Bunun yanı sıra Türkmenlerin geçmişinden gelen bir de yöneticilik kültürü bulunmaktadır. Ayrıca ITC'nin 2003'ten bu yana dile getirdiklerinin bugün teker teker gerçekleşmesi de geleceği görebilme ve bu doğrultuda plan oluşturabilme açısından da son derece başarılı olduğu net bir şekilde karşımıza çıkmaktadır.
Toplantıda son olarak, bir soru üzerine silahlı güce değinen Ergeç, konuya net bir bakış getirdi: "Bizim geçmişimizden gelen bir devlet saygımız var. Ancak, devlet bizim halkımıza yapılan haksızlıkları ortadan kaldıramıyorsa, bizim kendimizi koruma hakkımız kendiliğinden doğmaktadır". Artık kendi güçlerini Türkmenlerin kurma vakti gelmiştir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta var: Türkmen milis gücü kurulurken, devletten ve ITC'den bağımsız olarak ortaya çıkarsa, bu gücün Türkmenleri koruması yerine, onları daha kötü şartlara itebilir. Kontrolsüz bir gücün alacağı en ufak yanlış karar sonucu, Türkmenler Irak'ta terörist ilan edilebilir ve o topraklardan sonsuza kadar silinmeleri için her türlü şiddete maruz kalabilir.
Ayrıca devletin denetiminde kurulan Türkmen milis gücünün de ITC'nin kontrolünde olması da son derece önemlidir. ITC'nin kontrolünde olmayan, Türkmenlerden oluşan bir silahlı güç, devletin içinde söz sahibi olmuş bazı gruplar tarafından kendi menfaatleri doğrultusunda kullanılabilir; Türkmeneli dışında hemen her bölgede ateşe sürülebilir.
Kısacası, Türkmen milis gücünün kurulmasında acele edilmesinden ziyade, temkinli ve planlı adımlar atılması gerekir.
Toparlarsak; Türkmenler giderek daha da güçlenmekte ve giderek daha da birbirlerine kenetlenmektedir. Bu birlik ve beraberlikten telaşlanan bazı grupların Türkmenlere yönelik saldırıları ilerleyen günlerde daha da artacağa benziyor.