Dunya Gazetesi, 11/11/2005
ÖĞÜTÇÜ'nün GÖZÜYLE UFUK TURU / Mehmet Öğütçü
1 Kasım günü Chatham House'da başbakanı dahil neredeyse tüm kabinesi ile katıldığı toplantıda "Kürt Bölgesi Başkanı" Mesut Barzani, ilginç mesajlar verdi. Arıcılık ve ormancılık konularına ilgisinin altını çizerek başladı konuşmasına. Her yıl en az bir milyon ağaç dikiyorlarmış Kürdistan'ı yeşillendirmek, Saddam'ın tahribatını geriye çevirmek için. Yıkıp yakılan köylerin yüzde 85'i restore edilmiş. 1991 ayaklanmasından bu yana "safe haven" sayesinde Kürdistan'da demokratik kurumları inşa etmek için ciddi ilerlemeler sağlandığını, hatta Irak'ın kalan bölümüne demokrasinin gelmesi için örnek teşkil ettiklerini anlattı.
Yeni kabul edilen anayasa uyarınca mevcut petrol üretiminden gelirin federal hükümete gideceğini (bunun da nüfus ve Saddam'ın tahribatından ne kadar pay alındığına göre dağıtılacağını), yeni keşfedilen yataklara hem iznin Kürdistan hükümetince verileceğini hem de gelirinin bölgede kalacağını söyledi. Erbil ve Kerkük'teki iki ayrı yönetimin ne zaman birleşerek tek bir Kürt yönetimine dönüştürüleceği sorusuna, bunun yakında gerçekleşeceğini, bazı teknik sorunların henüz çözümlenmediğini, halihazırda Kürdistan içi sorunlar yerine Irak'ın sorunlarına öncelik verdiklerini belirterek yanıt verdi.
Irak'ta konuşlu Mücahidin örgütünün İran'a karşı saldırıları, belki ABD'nin İran'ı karıştırma politikasının aracı olabileceği, bu konularda neler yapmayı düşündüklerine ilişkin ise Kuzey Irak'ın hiçbir komşu ülkeye saldırı için "launching pad" olarak kullanılamayacağının altını çizdi. Bana da sabırsızlıkla beklediğim sorum için fırsat yarattı: "Buna Kuzey Irak'taki PKK mevcudiyeti de dahil mi? Türkmenlere yönelik muamele, Kerkük'ün statüsü, ileride bağımsız Kürdistan hedefi ışığında bakılırsa ciddi bir bağımlılık ilişkisi bulunan Türkiye ile gelecek ilişkileri nasıl görüyorsunuz, güven ortamının yaratılması için ne gibi adımlar atmayı düşünüyorsunuz?"
Türkiye'de Kürt sorununun çözümü için askeri olmayan, barışçıl bir çözüm başlarsa tüm gücümüzle destekleriz, diye başladı yanıtına. Ardından, bağımsızlık sözünden korkulmaması gerektiğini, Kürt halkının bağımsızlığa hakkı olduğunu, komşuları tarafından sanki nardan daha alt düzey bir statüde imişler gibi görülmeyi kabul edemeyeceklerini, eşitliğe dayalı ilişki istediklerini de ekledi.
Şurasını söyleyeyim ki, Mesut Barzani bizim basında portresi çizildiği gibi öyle aşiret lideri gibi durmuyor. Ekibi de oldukça güçlü ve etkili şekilde kamuoyu oluşturmayı biliyorlar. Hemen elime "Kürdistan Development Corporation"in bir tanıtım broşürünü tutturdu şirketin başkanı. Türk nakliyecilerinin, inşaat, gıda ve petrol şirketlerinin artan mevcudiyetinden bahsettiler. Benim aklıma takılı kalan, Barzani'nin -hiç kelimeleri çiğnemeden- ağzından duyduğum Kürtlerin (vakti gelince) "bağımsızlık hakkı" ve bu hedef için çalışmanın utanılacak bir tarafı olmadığı ifadesi idi.
Kürtlerin sadece dörtte birinin Kuzey Irak'ta yasadığını, en büyük çoğunluğunun kuzey komşuları Türkiye'de olduğunu, ayrıca Iran ve Suriye'de de kıpırdamaya başladıklarını düşününce önümüzdeki 5-10 yıl zarfında "nereye gidiyoruz" diye kendime sormadan edemedim. Siz ne dersiniz?