Perşembe, Kasım 17, 2005

Türkiye-Barzani ittifakı ve eski bir atama hikayesi

Guler Komurcu
Aksam Gazetesi
guler.komurcu@aksam.com.tr
gulerkomurcu@superonline.com
Dün fikirlerine çok önem verdiğim, önemli bir akil adamla-uzmanla sohbet ettim, söyledikleri kaderinizi bağlıyor, duyduğum analizleri aynen arz ediyorum ey okur;
`Şemdinli ile tetiklenen ve zaten aylardır Güneydoğu'nun değişik bölgelerinde provoke edilerek sergilenen `sokak eylemleri' ya da `açık isyan görüntüleri' yaratma çabası giderek daha büyük dalgalarla ülkede yayılmaya devam edebilir. Büyük Kürdistan planlarının tüm alt cepheleri düşünülerek, tetikleyici figürlerle sahneye konulan bu `sokak eylemleri' Güneydoğu Anadolu ve Ortadoğu için bir dönüm noktasıdır.
Tüm bunlarla beraber Türk halkının bilinçaltı çok ciddi bir propaganda ile şekillendiriliyor. Eşanlı, Türk kamuoyu `Barzani ile ittifak'a sempati duyar hale getiriliyor. Türk kamuoyu `Türkiye himayesinde kurulacak bir Kürt devletine `En doğru çözüm: Türkiye-Barzani ittifakıdır' düşüncesiyle hazırlanıyor. Bunu artık hepimiz biliyoruz ki Washington açısından arzu edilen, Kürt devletinin Türkiye'ye rağmen değil Türkiye'nin himayesiyle-oluru ile kurulmasıdır. Ve şu soru önümüzdeki günlerde giderek çok daha ön plana çıkacak: Irak'ta bir `bağımsız Kürt devleti, acaba Türkiye'nin çıkarına mı olur?'
Son birkaç aylık gelişmelere bakalım, AKP'nin ağır toplarından Diyarbakır Milletvekili İhsan Aslan açıkça `Bizim için en doğru çözüm: Türkiye-Barzani ittifakıdır' düşüncesini dile getirdi. Bu esnada Barzani'ye, Irak Kürdistan Demokrat Partisi Başkanı olarak başta Washington ve Papa-Vatikan olmak üzere `uluslararası devlerce güç kutsanması' yapıldı.
ABD, kendine bölgedeki partneri seçti, dağlardaki dostu Barzani ve Kürtler. Newsweek dergisi birkaç hafta önce açıkça bunu ilan etti, ABD ordusunun, Kürtlerin denetimindeki Kuzey Irak'ta askeri üsler kurma konusunda sessizce ön planlama yaptığını yazdı. Dergi, `ABD, Türkiye'nin arka bahçesinde üsler kurmak için Ankara'nın onayını istiyorsa bu konuda harekete geçmek zorunda kalabilir' diye yazdı.
Sizinle (Güler Kömürcü) CFR (ABD Dış İlişkiler Konseyi) Eylemleri Önleyici- Eylemler Merkezi'nin Direktörü Bay David L. Phillips'in 6 ay önce yaptığı özel söyleşideki ifadelerini hatırlayın, size demişti ki Bay Phillips; "Kuzey Irak'ta kurulacak bir Kürt Federasyonu'na Türkiye'nin karşı çıkmaması lazım. Kürt Federasyonu aslında Türkiye'de ekonominin güçlenmesine, Türkiye'nin büyük abiliğinde bölgenin yeniden dizaynına yardım eder ki Irak'taki gelişmeler Kürt Fedarasyonu'nun kurulmasının yakınlaştığını-kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. 15 Aralık 2005'te de önümüzdeki 5 yılda Irak'ı yönetecek asıl hükümeti belirleyecek olan bir genel seçim yapılacak. Yeni anayasanın onaylanmasıyla da zaten `Kürt Fedarasyonu'na geçit verilmiş olacak.
Büyük devletlerin en büyük zaafı, küçük zannedilenin tesirini hesap edememektir. Yani, Türkiye'de büyük bir devlet olarak zaaf gösterip Barzani ve Kürt Federasyonu'na dair mevcut gelişmeleri daha ne kadar yok sayıp-görmemezlikten gelecek, daha ne kadar farklı tezler belirlemeyecek? Bizler yok edemediğimizi yok sayma cehaleti yapıyoruz, artık Barzani'yi yok saymaktan vazgeçmeliyiz. Gelişen bu son politikalara karşın bizim elimizde anti tezlerimiz - çok taraflı politikalarımız olmak zorunda. Barzani'ye aşiret reisi muamelesi yapmak, kendimizi kandırmaktır. Peki Türkiye'nin Barzani poltikaları ve `bağımsız Kürt devleti, acaba Türkiye'nin çıkarına mı olur?' sorusuna karşı-tezleri, çok taraflı politikaları nedir? Ben bilmiyorum ama hemen olmak-halka yansıtılmak zorunda.
Evet, değerli uzmanımız aynen bunları söyledi. Şimdi hepimizin acilen düşünmesi gereken de budur, Türkiye'nin Barzani poltikaları ve `bağımsız Kürt devleti, acaba Türkiye'nin çıkarına mı olur? `sorusuna karşı-tezi ya da tezi nedir, ne olmalıdır, cevabı bilenlerin bize acilen söylemesi gerekmektedir, yoksa `sokak olaylarına, güdümlü politikalara bilinç altımızı teslim edeceğiz. Bu konuşmanın ardından DYP Lideri Ağar'la sohbet ettik. Dedi ki "Barzani-Türkiye ittifakı dayatmasına karşın bizim tezimiz nedir, maalesef meçhul. Biz daha ne diyelim?
Konunun aciliyetini ve önemini umarım sizlere aktarmayı başabildim ey milli menfaatlerini düşünen okur.
Son olarak, dün konuştuğum bu değerli uzman bana `bugünlerde kulislerdeki `moda' bir tartışmayı aktardı, şöyle ki, `Yıl; 1987. Zamanın Genelkurmay Başkanı Necdet Uruğ sağlık nedenleriyle emekli olmaya kalkınca yerine mevcut kurallar gereği Orgeneral Öztorun'un Genelkurmay Başkanı olması gerekiyor ama Özal, Öztorun'un gelmesini istemiyor, Torumtay'ın Genelkurmay Başkanı olmasını istiyor. Fakat Torumtay `Kuvvet Komutanı' olmadığı için kurallar gereği Genelkurmay Başkanı olamıyor. Bunun üzerine Başbakan Özal da önce vekaletle Torumtay'ı Genelkurmay Başkanı yapıp, vekalet süresinde de Cumhurbaşkanı onayı ile `Kuvvet Komutanı' olmasını sağlayarak ardından `Torumtay'ı asaleten Genelkurmay başkanı' yapıyor. Şimdi... Bu eski olay niye bugünlerde tartışılıyor, neden tekrar güncel bir tartışma konusu haline geldi inanın anlamadım, köylü kızı Kezban olarak benden bu kadar, ben sıradan bir fotoğrafçı olarak resmi çeker aktarırım size. Siz neler olduğunu anladınız mı ey bilen okur?