Pazartesi, Ocak 02, 2006

Seçim istikrar değil karmaşa getirdi

Son Irak seçimlerinin öncekilerden daha önemli olması, ulusal birliği somutlaştıracak bir parlamento oluşturulmasıyla sonuçlanması, ülkeyi istikrara ve güvene götürmesi öngörülüyordu. Gelgelelim beklentiler boşa çıktı, hatta tam tersi sonuçlar ortaya çıktı.
Bağdat ve ana kentlerin sokakları şu an bu seçimlere ve sonuçlarına karşı dev gösterilere sahne oluyor. Seçimleri denetlemekten sorumlu yüksek komisyon, sandığa hile karıştırmakla suçlanıyor ve Irak'ın bütün kentlerinde olmasa da en az yarısında seçimlerin tekrarlanması isteniyor. Nezih bir demokrasinin parçası olarak gündeme getirilen son seçimler, farklı mezhep ve ırklarıyla bütün Iraklıları yeni bir işbirliği sürecine sokacak bir uzlaşı ortamının doğması yönündeki umutları diriltmişti. Zira ilk seçimleri boykot eden Sünniler boykotlarından vazgeçmiş, siyasi çalışmaya katılmış ve seçim sandıklarına akın etmişti. Dahası, direniş güçleri ateşkese bağlı kaldı, seçim merkezlerine, polis karakollarına ve Irak ulusal muhafızlarına saldırmadı. Ebu Musap El Zerkavi'nin lideri olduğu Irak Kaide örgütünün ateşkese uyması ve bugüne kadar Şii bölgelerinde binlerce sivilin canını alan bomba yüklü araçların frenlenmesi dikkat çekiciydi. Bu durum direniş ve şiddet eylemlerine hükmeden merkezi bir otoritenin olduğu anlamına geliyor. Demek ki direniş bağlamında işler gelişigüzel seyretmiyor. Dahası direniş otoritesinin Sünni siyasilerin seçimlere girmesini desteklemesi ve yeni parlamentoyu Irak'ın Arap kimliğini silmek ve federasyon adı altında bölünme sürecini sürdürmek isteyen mezhepçilere ve ırkçılara bırakmamak için alan açması söz konusu. Son seçimler krizi çözmeyip aksine yeni krizler yarattığı gibi hiç kimsenin altı ay önce tasavvur etmediği yeni bölünmeler ve koalisyonlar yarattı. Kim Felluce kentinin vurulması ve halkının başına yıkılması emirlerini vermekle övünen Dr. Allavi'nin Sünni partilerin gözünde kahraman olacağını ve seçim sonuçlarına karşı çıkan 40 parti ve oluşumu içeren koalisyona liderlik yapacağını düşünebilirdi? Yine Sadr hareketi ile İslam Devrimi Yüksek Konseyi arasında ciddi boyut alan anlaşmazlığın Sünni ve laik partilerle mücadelede sağlam bir koalisyona dönüşeceğini kim tasavvur edebilirdi. Oysa Felluce halkı Sadr ve hareketiyle dayanışma içine girmişti; Allavi hükümeti ve El Hakim grubuyla çatışması sırasında yanında savaşmaya gönüllüydü. Geçen ocak ayındaki seçimlerden sonra Dr. İbrahim Caferi tarafından bakanlıkların oluşturulması, Şii ve Kürt koalisyonları arasındaki anlaşmazlıklar sebebiyle üç ay sürmüştü. Acaba halihazırdaki tabloyu ve söz konusu bölünmeler ve hile suçlamalarını önümüze koyarsak yeni Irak hükümetinin kurulması kaç ay alacak? (Londra'da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, başyazı, 28 Aralık 2005)