Pazartesi, Mayıs 08, 2006

ABD iki dostu Iraklı Kürtler ile Türkiye arasında kaldı


ABD, Iraklı Kürtlerle arasını bozmak istemediğinden, Türkiye'nin PKK'ya karşı sınır ötesi operasyon düzenlemek için Irak hükümetinden izin alması gerektiğini söylüyor. Ankara'nın ise sabrı tükeniyor ..

Owen Matthews
Irak savaşında bir cephe daha açılabilir mi? Son haftalarda tank ve helikopter destekli 200 bin kadar Türk askeri Irak ile Türkiye arasındaki dağlık sınıra yığıldı. Türkiye'den sınır ötesine geçen, Kürt ekonomisinin yaşam kaynağı gıda ve mallarla yüklü kamyon sayısı günde 1000'den 200'e kadar düştü. Türk ordusu, askerlerin orada bulunma sebebini, PKK'ya bağlı silahlı direnişçilerin Kandil Dağı'ndaki üslerinden Türkiye'ye sızmasını engellemek olarak açıkladı. Ne var ki, Bağdat'taki öfkeli Dışişleri Bakanlığı yetkililerine göre, Türk komandoları PKK'lıların peşinde Irak topraklarının 15 kilometre içine kadar girdiler ki bu, tehlikeli sürtüşmelerin habercisi olabilir. Ülkenin geri kalanıyla karşılaştırıldığında, Irak Kürdistan'ı hâlâ direnişçilerin bombalamalarına maruz kalsa da, son haftalarda Bağdat'ı ve diğer önemli şehirleri harap eden mezhep çatışmalarından muaf kalmış bir istikrar alanı gibi. Ancak gerilim giderek tırmanıyor. Mukteda el Sadr'ın Mehdi Ordusu'na bağlı Şii milisler petrol zengini Kerkük'e akın etmeye başladı ki bu şehir Kürtler için Kürdistan'ın bir parçası.
Irak hükümetinin etkisi sınırlı Geçen ay komşu İran, bölgede kendisine meydan okuyan PKK bağlantılı asilerin karşısına 10 bin askerle çıktı. Türklerin, Kandil'de saklanan 5 bin gerilladan duyduğu rahatsızlıksa giderek artıyor. İki aydır PKK ve siyasi kolları, Türkiye'de son 10 yılda görülmemiş düzeyde bir şiddet ortamı yarattı. Ankara'nın PKK sorununu çözmeyi vaat eden ABD'ye karşı sabrı tükendi tükenecek. Siyasi nüfuza sahip Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök geçen hafta Türkiye'nin BM şartları altında meşru müdafaa hakkı olduğunu öne sürdü. Bu aslında, ordunun ciddi olarak sınır ötesi sıcak takip operasyonları düşündüğünün de imasıydı. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de geçen hafta ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'a, krizi aşma çabasıyla "ABD'nin daha fazla şey yapması ve daha aktif olmasını bekliyoruz" dedi. Rice'ın karşılığıysa, sınır ötesi operasyonların, Irak'ın zaten kırılgan olan güvenliği açısından istikrarsızlık yaratıcı etkileri olacağı idi. Washington iki müttefik arasında kalmış durumda: NATO üyesi Türkiye, yani Müslüman âlemindeki en yakın dostu ile Iraklı Kürtler, yani Irak içindeki en yakın dostu. Doğrusu şu ki, PKK ile uğraşmak Irak hükümetinin işi olmalı. Irak hükümeti PKK'nın Irak'tan Türkiye'ye saldırmasına izin vermek istemeyebilir ama yapabileceğinin sınırları da ortada. ABD'li bir yetkili ise, Washington'un, Iraklı Kürtlere Ankara devreye girmeden, PKK'ya karşı harekete geçmeleri için baskı uyguladığını söylüyor.
Özerklik ve ABD desteği güven getirdi Bu durumda ABD'nin Irak Büyükelçisi Zalmay Halilzad'ın birkaç manevra alanı var. Öncelikle Kürtler, topraklarında, Bağdat'ta Kürt karşıtı bir rejime karşı bir teminat olarak daimi bir Amerikan askeri üssü kurulmasını dört gözle bekliyor. Ayrıca Kürtler, Şiilerin petrol zengini Kerkük üzerindeki planlarını engellemek için de ABD'nin yardımına ihtiyaç duyacak. Kürtler için, gelecekte ülkenin petrol gelirlerinin paylaşımına ilişkin pazarlıklarda da Washington'un desteği önemli olacak. Sonuç olarak asıl soru şu: Iraklı Kürtler, her şey bir yana, bir zamanlar sürekli çatışma halinde oldukları PKK direnişçilerine karşı neden mücadele etmiyor? Bir neden, Saddam rejimi altında Iraklı Kürtlerin pamuk ipliğine bağlı özerkliği büyük oranda Ankara'nın iyi niyetiyle ayakta duruyordu. Bu, PKK'yı kontrol altında tutmak için başlı başına yeterli bir nedendi. Ancak bugün Iraklı Kürtler kendilerinden çok daha emin. İlk kez adı bir yana her şeyiyle bir millet oldular ve dolayısıyla Türkiye'de yaşayan 14 milyon Kürt kardeşlerinin de milliyetçi emellerini desteklemeye çok daha istekliler. Kuzey Irak lideri Mesut Barzani'nin geçen hafta, "Türkiye, halkımızın kazanmasını ve ilerlemesini engellerse Türkiye'nin kendi istikrar ve güvenliği de sıkıntıya düşecek" demesi, Ankara'da yaygın bir biçimde, sınır ötesi operasyonlar devam ettiği sürece Türkiye içindeki Kürt direnişini destekleyeceğine dair üstü kapalı bir tehdit olarak yorumlandı. Bu tarz bir konuşma, Türkiye'nin PKK'yı sonsuza dek ortadan kaldırma kararlılığını daha da körükleyip gerekirse ülkeyi, Irak içinde savaşmaya kadar götürebilir. (8 Mayıs 2006)