Savaş NURETTİN
Kerkük sorunu Irak devletinin kurulmasıyla başlayan ve günümüzde henüz bir çözüme kavuşturulamamış Irak ve bölge için hayati bir sorundur.
Kerkük’ün tamamıyla Kürt idaresine geçmemesinin en büyük nedeni ise, Saddam döneminde güvenlik bölgesinin dışında bırakılmasıdır.
Irak’ın işgaliyle ve dikta rejimin devrilmesiyle siyasi konjöktür değişse de, Kerkük ve Kuzey Irak sorunu çözülememektedir.
Bölgede güvenliğin sağlandığı iddalarına karşı düzenli ordu geleneğine sahip olmayan Peşmergelerin bölgeyi başta PKK olmak üzere terörist cennetine dönüştürdüğü zamanla su yüzüne çıkmıştır.
Özellikle Telafer ve Kerkük gibi Türkmen nufuslu bölgelerde meydana gelen güvenlik sorunu, Türkmenlere karşı gerçekleştirilen suikast ve kaçırma olayları, hergün biraz daha artmaktadır.
KDP ve KYB siyasetinin etkisindeki Irak/koalisyon ordusunun içerisindeki peşmergelerin Türkmenlerin güvenliğini sağlamasını beklemek pasif politikaların ötesinde saflık olur. Bu durum Türkmenler üzerinde güçsüz bir izlenim yaratmaktadır. ITC başkanı sayın Sadettin Ergeç’in son Ankara ziyaretinde Türkiye Başbakanı sayın Abdullah GÜL’e sözünü ettiği vazgeçilmesi gereken pasif politikalardır. Sayın Ergeç Türkmen siyasi çevrelerinden gelen baskı üzerine sayın Gül’e sözünü ettiği aktif politikalar da tamamıyla Türkmeneli, ve Türkiye’nin güvenlik sorunuyla, diğer bir ifade ile Kerkük, Kürt politikaları ve PKK sorunu ile bağlantılıdır.
Kendi iç çatışmalarına rağmen Türkmen karşıtı politikalarda birleşen Kürt grupları PKK’nın bölgedeki varlığını ve terörist eylemlerini görmezlikten gelerek güvenlik konusunda pasif kalmaktadırlar. Nitekim Barzani’nin ‘’ben emretsem de kardeşler birbirini vurmaz’’ sözü, PKK’yı durduramamasinin ifadesidir. Türkmenlerin pasif ve güçsüz izleniminin diğer bir sebebi de Barzani ve Talabani’nin yarattığı alternatif sözde Türkmen oluşumlarıdır. Uzun yıllar devam eden bu sistem artık Erbil’deki Kürt devşirmesi ’çifte- ajanlardan’ çıkıp ‘stratejik üç-kağıtçıların’ eline geçmiştir.
Türkmenleri federe devlet ve otonomi gibi içi boş vaadlerle, İran ve Türkiye sınırları içinde Kürt sorununu ateşleyerek oyalayan Kürt siyasi grupları bir taraftan Cumhurbaşkanlığı, özerk idare, hükümette bakanlıkların paylaşımı siyasi kazanımlarını sağlarken, diğer taraftan da dikkatleri kendi iç çatışmalarından uzaklaştırmaktadırlar. Gerekli şartların oluşmadığı ve Irak’ın bütünlüğünün savunulduğu bir dönemde Kürtlerin, Türkmen federe devletinden söz etmeleri bu olasılığı yanlış zamanda harcama amaçlı olduğunun farkındaki Türkmenler özerklik haklarını saklı tutmayı tercih etmektedirler.
Kerkük’ün statüsü Irakı aşan bir sorundur. Başta Kürt ve Şii siyasiler olmak üzere, bütün siyasi grupların Irak’ta iktidar kavgası Kerkük’e kilitlenmiş durumdadır. Güneyde federe devletle yetinmeyecek Şiiler İran’ın da desteği ile Kerkük’ün kontrolünün Kürtlere geçmesini engellemeye çalışacaktır. Nitekim Kekük petrollerini kontrol edecek bir Kürt oluşumu İran’ın iç ve sınır güvenliğinin yanısıra bölge politikasına tehdit oluşturacaktır.
Siyasi grupların kontrolündeki Irak ordusunun savunmayacağı Türkmeneli ve Kerkük’ün 2007 referandumu sonucuyla bağlantılı gireceği çatışma ortamında Türkmenlerin özellikle Kürt ve PKK tehdidine karşı kendisini savunma ihitiyacı kaçınılmaz duruma gelecektir.
Kerkük sorunu Irak devletinin kurulmasıyla başlayan ve günümüzde henüz bir çözüme kavuşturulamamış Irak ve bölge için hayati bir sorundur.
Kerkük’ün tamamıyla Kürt idaresine geçmemesinin en büyük nedeni ise, Saddam döneminde güvenlik bölgesinin dışında bırakılmasıdır.
Irak’ın işgaliyle ve dikta rejimin devrilmesiyle siyasi konjöktür değişse de, Kerkük ve Kuzey Irak sorunu çözülememektedir.
Bölgede güvenliğin sağlandığı iddalarına karşı düzenli ordu geleneğine sahip olmayan Peşmergelerin bölgeyi başta PKK olmak üzere terörist cennetine dönüştürdüğü zamanla su yüzüne çıkmıştır.
Özellikle Telafer ve Kerkük gibi Türkmen nufuslu bölgelerde meydana gelen güvenlik sorunu, Türkmenlere karşı gerçekleştirilen suikast ve kaçırma olayları, hergün biraz daha artmaktadır.
KDP ve KYB siyasetinin etkisindeki Irak/koalisyon ordusunun içerisindeki peşmergelerin Türkmenlerin güvenliğini sağlamasını beklemek pasif politikaların ötesinde saflık olur. Bu durum Türkmenler üzerinde güçsüz bir izlenim yaratmaktadır. ITC başkanı sayın Sadettin Ergeç’in son Ankara ziyaretinde Türkiye Başbakanı sayın Abdullah GÜL’e sözünü ettiği vazgeçilmesi gereken pasif politikalardır. Sayın Ergeç Türkmen siyasi çevrelerinden gelen baskı üzerine sayın Gül’e sözünü ettiği aktif politikalar da tamamıyla Türkmeneli, ve Türkiye’nin güvenlik sorunuyla, diğer bir ifade ile Kerkük, Kürt politikaları ve PKK sorunu ile bağlantılıdır.
Kendi iç çatışmalarına rağmen Türkmen karşıtı politikalarda birleşen Kürt grupları PKK’nın bölgedeki varlığını ve terörist eylemlerini görmezlikten gelerek güvenlik konusunda pasif kalmaktadırlar. Nitekim Barzani’nin ‘’ben emretsem de kardeşler birbirini vurmaz’’ sözü, PKK’yı durduramamasinin ifadesidir. Türkmenlerin pasif ve güçsüz izleniminin diğer bir sebebi de Barzani ve Talabani’nin yarattığı alternatif sözde Türkmen oluşumlarıdır. Uzun yıllar devam eden bu sistem artık Erbil’deki Kürt devşirmesi ’çifte- ajanlardan’ çıkıp ‘stratejik üç-kağıtçıların’ eline geçmiştir.
Türkmenleri federe devlet ve otonomi gibi içi boş vaadlerle, İran ve Türkiye sınırları içinde Kürt sorununu ateşleyerek oyalayan Kürt siyasi grupları bir taraftan Cumhurbaşkanlığı, özerk idare, hükümette bakanlıkların paylaşımı siyasi kazanımlarını sağlarken, diğer taraftan da dikkatleri kendi iç çatışmalarından uzaklaştırmaktadırlar. Gerekli şartların oluşmadığı ve Irak’ın bütünlüğünün savunulduğu bir dönemde Kürtlerin, Türkmen federe devletinden söz etmeleri bu olasılığı yanlış zamanda harcama amaçlı olduğunun farkındaki Türkmenler özerklik haklarını saklı tutmayı tercih etmektedirler.
Kerkük’ün statüsü Irakı aşan bir sorundur. Başta Kürt ve Şii siyasiler olmak üzere, bütün siyasi grupların Irak’ta iktidar kavgası Kerkük’e kilitlenmiş durumdadır. Güneyde federe devletle yetinmeyecek Şiiler İran’ın da desteği ile Kerkük’ün kontrolünün Kürtlere geçmesini engellemeye çalışacaktır. Nitekim Kekük petrollerini kontrol edecek bir Kürt oluşumu İran’ın iç ve sınır güvenliğinin yanısıra bölge politikasına tehdit oluşturacaktır.
Siyasi grupların kontrolündeki Irak ordusunun savunmayacağı Türkmeneli ve Kerkük’ün 2007 referandumu sonucuyla bağlantılı gireceği çatışma ortamında Türkmenlerin özellikle Kürt ve PKK tehdidine karşı kendisini savunma ihitiyacı kaçınılmaz duruma gelecektir.