Çarşamba, Nisan 12, 2006

Irak'ın dengeleri hassas




Noah Feldman

Irak'taki Sünni direniş, Sünni, Şii ve Kürtleri mantık ittifaklarına sürükledi. İç savaş ve ABD'nin erken çekilme tehdidi altında tarafların sağduyulu olması gerekli. ABD kamuoyunun da sabrı tükendi

ABD Başkanı George W. Bush'un Iraklılara sorunlarını bir ulusal birlik hükümetiyle çözme çağrısı yapması içler acısı. Ulusal birlik hükümetinin hedefi, mezheplerarası şiddeti azaltacak siyasi bir süreci başlatmaktır. Irak'ta Sünni ve Şiiler arasındaki mezhep çatışmaları ise bunun zorluğuna işaret ediyor. ABD'de işgalin meşruluğuna dair partilerarası anlaşmazlıklar da derinleşti; ABD birliklerinin çekilmesi de uzak görünüyor. Sünni direnişinin etkinliği, hem Bağdat'taki hem de Washington'daki bölünmelerin altını çiziyor. Direniş olmasaydı Irak siyaseti etnik ve dini sadakatlere dayalı partilerin egemenliğinde olabilirdi, ama kurulan ittifaklar farklı olacaktı. Şii ve Sünniler, Kürt özerkliğini sınırlamak için birleşecekti; Kürtler ise çoğunluğu oluşturan Şiileri sınırlamak için Sünnilerle yakınlaşacaktı. Birbiriyle kesişen bu çıkarlar büyük ihtimalle tüm toplulukları içeren geniş bir hükümet doğuracak, sadece şiddetten vazgeçmeye gönülsüz sertlik yanlılarını dışlayacaktı. Bunun yerine, Sünni direniş, Kürtleri ve Şiileri giderek sorunlu hale gelen bir mantık evliliğine sürükledi; Sünnilere duyulan kuşku, iki topluluğun birbirine karşı derin güvensizliğine baskın çıktı.
Direniş istediğini alıyor Bu bölünmeler, direnişçilerin Amerikalıları mağlup etmek olan temel hedeflerinde ilerlediğini gösteriyor. Direnişçiler, iç savaş çıkarmak umuduyla Iraklı polisler ve Şii sivilleri hedef bellediler. Bazı aklı başında gözlemcilere göre, bu savaş çoktan başladı. Ama iç savaş direnişçiler için tek başına son değil. Daha çok, ABD'yi güvenilir bir hükümet kurmadan çekilmeye zorlamanın aracı. Sünni direnişçiler için ABD'nin etkin bir Irak güvenlik gücü kurulmadan çekilmesi, imtiyazlarını alan işgalciye karşı zafer demek. Bu zafer Sünnilerin Irak'taki hâkimiyetinin yeniden tesis edilmesine yol açmasa bile, Şii hasımları karşısında ellerini güçlendirecek, Şiilerin iktidarı onlarla paylaşmaktan fazla seçeneği kalmayacak. Direnişin cihat kanadı içinse ABD'nin çekilmesi, gayrimüslim işgalciye karşı bir zafer gibi öne sürülebilecek. Direnişçiler, bir stratejik noktada doğru hareket ediyor: İç savaş, ABD'nin anlamlı bir devlet kurulmadan çekilmesi ihtimalini artırıyor. Bunun tek nedeni devlet inşasının yavaşlaması ve ABD kamuoyunun sabrının tükenmesi değil. Kamuoyunun bedellere rağmen Irak'taki askeri varlığın sürmesine yönelik gönüllülüğü, Irak'ta teröristlere karşı desteklediğimiz iyi adamların bulunmasıyla bağlantılı. Bush, ABD'nin askeri varlığını 2009'a kadar devam ettirmekten dem vuruyor. Ama Şiiler, Irak polisi ve ordusu aracılığıyla saldırıların parçası olmaya devam ederse, Bush çatışmanın bir tarafında yer almamızı haklı göstermekte fazlasıyla zorlanacak. Bazı teröristler bizim tarafımızdayken ve İran tarafından da desteklenmekteyken teröre karşı savaştığımızı iddia edemeyiz. ABD elçisi Zalmay Halilzad'a ulusal birlik hükümeti kurma çağrısı yaptıran, Amerikan kamu oyunun Irak'taki varlığımıza karşı çıkma tehlikesi. Halilzad'ın sözleri, ABD yönetimi Irak hükümetine desteğini çekme tehdidi savurmuş gibi değerlendirilemez. Zaten Bush da bunun tersini söyledi. Ama Halilzad Iraklılara, bir iç savaşın, bir sonraki başkanın aceleyle çekilmek durumunda kalmasına neden olacağını söyleyebilir. Ve Iraklı güçlerin devam eden insan hakları ihlallerinin, Bush'u bile hükümete verdiği desteği gözden geçirmek zorunda bırakacağını anlatabilir. ABD'nin erken çekilmesi tehdidi, Irak'taki siyasi aktörler üzerinde etki bırakacak. Şiilerin çoğunluğu ABD'nin eninde sonunda çekilmesini istiyor. Ama Şiiler, Irak bayrağı altında birleşmiş güvenlik güçlerine sahip olmadıkça ve devlet kurumları direnişçi şiddete direnecek kadar güçlenmedikçe, inşa halindeki zayıf devletin koruyucusu olarak bize muhtaç. Birçok Kürt ise Türkiye, İran ve Irak'taki potansiyel düşmanlarına karşı kendi bölgelerinde koruma sağlaması için ABD varlığının sürmesini istiyor. Onlar için ABD'nin çekilmesi, büyük değer verdikleri özerkliklerini sürdürmeyi tehdit ediyor. En hassas konumdakiler ise seçilen Sünni siyasi liderler. Onlar, olası milli birlik hükümetine katılmayı ve şiddet yanlısı seçmenlerini yatıştırmayı sağlayacak biçimde iktidar elde etmeyi umuyor. Bunun için de ABD'nin yeni hükümete baskı yapmasına ihtiyaçları var. Oy veren, ama gizlice direnişçileri destekleyen Sünniler ise ikilem içinde. ABD'nin hemen çekilmesi, geride kalan hükümeti bir anlaşmayı müzakere etmeye zorlayıp kendi çıkarlarına hizmet ettirebilir. Ama ABD, Irak'ta kaldıkça ve polisle ordu da güçlendikçe, çekilme onlar için riskli hale geliyor. Sivillere yönelik saldırılarının Şiileri çileden çıkarması ve misilleme çatışmalarının yoğunlaşmasıyla yüz yüzeler. Onlar için en kötü senaryo, ABD'nin Sünnileri bastıracak bir Şii-Kürt ordusu kurması, bu orduyu da sınırlamalardan tümüyle kurtulmuş olarak kafasına göre savaşmak üzere geride bırakması.
Ulusal birlik hükümeti yetmeyebilir Direnişin asıl kaynağı olan Sünniler ulusal bir anlaşmaya katılacaklarsa, tuhaf görünse de ABD yardımına muhtaçlar. Iraklı Sünniler geleneksel olarak katı milliyetçi ve yabancı işgaline karşı tepkilidir. Ama yeni Irak devletinde yer almayı tercih ettikleri an, Anayasa'nın vaat ettiği eşit muameleyi güvence altına alacak ABD'ye bağımlı hale geliyorlar. Bütün Sünniler, Tahran'a yakın partilerin oluşturduğu Şii egemen bir rejimi yumuşatmak konusunda ABD'nin doğal müttefikleri. Anlaşılıyor ki, ABD'nin gelecek birkaç yılda çekilmesiyle derinleşecek istikrarsızlıktan kaçınmak, tüm tarafların derdi. Halilzad uygun manevraları yapabilirse, Irak Ulusal Meclisi üyelerinin birbirlerine ihtiyaçları olduğunu ve kanlı bir iç savaşın kaldırılamayacağını idrak etmesini sağlayabilir. Ama, hükümetin kurulması tek başına şiddetin sona erdirilmesine yetmeyecek. Ulusal birlik hükümetleri genellikle hantaldır ve bir hükümet, ancak etkin yönetebildiğinde işe yarar. Yoksa, bakanlıklar ve kadrolara dair pazarlıklar hükümetin gücünü böler, milisler at koşturmaya devam eder. Ve iç savaş yaklaşırken, Amerikan kamuoyunun sabrı da giderek tükenecek.
(New York Üniversitesi'nde hukuk profesörü, 9 Nisan 2006)