Irak Egemenliğinin Parçalanması -4-
Savaş Nurettin
Kuzey’de durum güneyden daha farklidir. Güneyde siiler, kuzeyde birden fazla etnik grubun cikarlarinin catistigi bir sorun ile karsi karsiya degildirler. Kuzeyde Türkmenler Kürt işgali altındaki Türkmenli bölgesinde ayrık bir devlete karşıdır. Özellikle Kerkük konusu Türkmenler başta olmak üzere Araplar, Irak ve bütün ortadoğuyu etkileyecek hassasiyete sahiptir.
Irak’ın kuzeyi, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasıyla birlikte devlet kültürüne sahip sahip olmayan Kürtler uluslararası müdahalelere açık ve Irak devletinin siyasi ve toprak bütünlüğüne entegre sorunu yaşamaya başlamıştır.
Saddam’ın devrilmesiyle bu sorun daha da belirginleşmiştir. Kürtlerin özerklik çabaları bölegede dikta estirmeye varacak kadar ayrılık sürecinin doruğuna varmıştır.
İşgal öncesiyle başlayan ABD müteffikliği bölgede sembolik sayıda ABD güçlerinin yanında Kürtlerin askeri hakimiyeni sağlamıştır. Tartışmalı kanun ve düzen Peşmerge güçlerine ait olmuştur.
Peşmerge birlikleri ne kadar da teknik bakımdan ABD koalisyonu ve Irak hükümetinin komutasında olsalar da, aslında işgal öncesi bağlı bulundukları aşiret reislerine sadık kalmaya devam etmektedirler. ABD komutasına bağlılık sözde kalmaktadır. Üstelik kendi belirledikleri operasyonlara yanıltıcı istihbarat bilgileriyle ABD’yi de sürüklemişlerdir.
Bağmsızlık düzeyine ulaşan özerklik statüsü, iç savaşa sebebiyet verecek Kerkükü işgal planıyla Irak politikaları ve tartışmalarının merkezini teşkil etmektedir.
Iraklı grupların özerkliğini kabul ettikleri Kürtlerin, ölümcül sonuçları bile gözardı edecek Kerkük konusundaki yayılmacı ve işgal politikaları komşu devletlerin de dahil olduğu tepkilerle karşılaşmaktadır. Böylece mevcut kazanımları da tehlikeye girmektedir.
Bu tehlikeli yayılmacı politikaları çerçevesinde ABD’li Irak uzmanlarının tespitlerine göre ABD, %45 Türkmen, %25 Kürt, %20 Asuri ve Hırıstian ve belli miktarda da Arap nufuslu Kerkük’ün demografik yapısının değiştirilmesini tepkisiz kalmıştır.
Etnik temizliğe dönüşmeye başlayan Kürt istilasına karşı evelerine el koyulan Türkmen, Hıristiyan ve Araplar ittifak kurmuşlardır.
Hükümet, sorunu 2007 referandumu kararıyla şeklen çözümlemiştir. Ancak 2005 yılından itibaren Irak’taki siyasi kaos gelişmelerden faydalanarak Kürtler, emrivakilerle yerel polis gücünü de kontrol edip Kerkük’te güç kazanımıştır. Polisler iç işleri bakanlığı değil Kürt yöneticilerinin emrine uymaktadırlar. Kerkük mahalli idaresini de ele geçirdikten sonra sürgün iddalarıyla kuzeyden Kerkük’e bir göç kampanyası başlatılır. 2004 yılı sonları itibarıyla 1 milyon nufuslu şehire 100 bin Kürt yerleştirilir. Bu Kerkük tarafından sindirilmemektedir.
Yaşanan yerlişim sorunu da Mahalli İdare tarafından başlatılan Arapların sürülmesi kampanyası ile çözülmeye çalışılmaktadır. Araplaştırma plitikası Kürtleştirme politikasıyla değiştirilerek Arap ve Türkmenlere karşı şiddet uygulaması başlatılmıştır. Irak polisi ve ordusuna yerleşen peşmergeler bütün bölgede yıldırıcı piskolojik baskı başlamıştır.
2005 yılının sonuna doğru ise Kerkük bir iç savaşın eşiğine gelmiştir. Direnişin merkezini Kerkük’ün Türkmen nufusu oluşturmuştur. Sunni Araplar kısa sürede Türkmenlere yakınlaşmştır. Türkiye devletinin, Türkmenlere karşı insan haklarını ihlal edecek herhangi ciddi bir şiddet uygulaması durumunda müdahale uyarısıyla da Kerkük Kürt işgali durdurulmuştur. Böylece 2005 yılının ortalarında ise direniş Kürt işgal planlarına büyük bir tehdit oluşturmuştur. Başta Irak Türkmen Cephesi ve Türkmenler olmak üzere birçok kesimden merkeze ve uluslararası organizasyonlara yağan raporlar, Kürtlerin bu tehdidi bastırmak amacıyla bir tür devlet terörü kullandığını açığa çıkarmaktadır.
Haziran 2005’te Washington Post gazetesi güvenilir devlet kaynaklarına dayandırdığı raporunda, Kerkük’te otorite kurmak isteyen Kürt partilerinin yaygın desteği ve işbirliği ile provokatif yöntemlerle kanun dışı tutuklanarak Kuzey’e gönderilerek işkenceye tabii tutulduklarını yazar. Kerkük’teki tutuklamaları, Kürt partilerine sadık polis ve güvenlik güçlerine sızan peşmergeler tarafından gerçekleşmiştir.
Irak hükümetinin Kürt eylemlerini durduracak ne yeterli gücü ne de otoritesi var. Kerkük’te aktif işlevli askeri gücü bulunmuyor. Mahalli İdarenin de Kürtlerin kontrolünde bulunmasından dolayı idari araçları da söz konusu degil. Üstelik bu ihlallere karışacak yetkili herhangi bir ulusal kurumu da bulunmuyor. Seçmenleri dahi Kürtlerin işaret ettiği görevliler belirlemektedir. Uyuşmazlıkların görüldüğü mahkemeler dahi hükümetin söz sahibi olmadığı Kürt idaresindeki Erbil’de bulunuyor.
Abd’nin gelişmeleri durdurma gücü vardı. İşgal kuvvetlerinin karşı koyulmaz gücünün başlıbaşına bir tehdit oluşturmasına karşın Irak genelindeki kötü gidişat bahanesiyle Kerkük’e asker gönderemeyecek kadar zorda olduğu idda edilmiştir. Ancak buna rağmen Türkiye devletini de provoke edecek Kürtlerle ortak askeri operasyonlar gerçekleştirmiştir.
Kerkük sorununun Bağdat’tan çözülmesi mümkün görünmemektedir. Kerkük’ün gidişatı esas belirleyici olacaktır. politikacıların konuyla ilgili açıklamaları çözümün gerekirse çatışmada bulunacağı yönündedir.
Knight Rider Muhabiri Tom Lesseter Kürtlerin orduyu kullanarak yayılmacılık planlarını anlatıyor: ’’Kürtler, kuzeyden güneye yayılmak amacıyla Irak ordusuna 10 bin peşmerge sokarak petrol kaynaklarını istila etmek ve her hangi bir devlet oluşumunun sınırlarının güvenliği için Musul’un da yarısını kontrol etmenin zeminini oluşturmuştur.’’
Son bir yılda patlayan arabalar, yolkenarına koyulan düzenek patlayıcılar ‘IED’, süikastlerle artık Kerkük sessizliğini bozmaya başlamış ve çatışma cephesine dönmüştür.
Kerkük sorunu çatışan taraflarca çözülecektir. ABD’nin müdahalesi ise taraflı izleniminden dolayı mevcut karmaşık duruma ilavedir.
Irak hükümetinin duruma müdahale edecek hiç bir gücü söz konusu değildir. Ne Irak’ın birleşik geleceğini ne de yayılmacı Kürtlerin ıdari yapısını belirleyemecektir.