guler.komurcu@aksam.com.tr
gulerkomurcu@superonline.com
Bugünkü birlikteliğimizde, bu satırlar aracılığıyla gerçekleştirdiğimiz buluşmada küçük fotoğrafa mı bakalım yoksa büyük fotoğrafa-yakın geleceği mi, ne isterdiniz ey gelecek insanı okur? Son vurguyla neye bakacağımız belli oldu değil mi?! Büyük fotoğrafın, büyük bir detayını hemen akıl odalarınıza yansıtmaya başlıyorum efendim...
Dünkü gündemden bir haberi paylaşalım önce, aslında yeni bir tarafı yok bu haberin, kendi kendimize yaptığımız tekrarlara bir tekrar daha, habere göre;
'Kürtler yakında Musul'a sahip çıkacak. Irak'ta Kerkük sorununu çözüme kavuşturmak için 2007 yılındaki referandum beklenirken, Kürt yetkililer birçok spekülasyonu beraberinde getirecek olan yeni bir girişim başlatıyor. Kuzey'deki yerel hükümetin ortaklarından Irak Kürdistan Demokrat Partisi (IKDP) Musul kenti için harekete geçiyor. Kürtler, ülkenin kuzeyindeki Musul'un, Kuzey Irak'ta federal bir yapıya kavuşan yerel hükümete bağlanmasını talep ediyor. Türkmen, Kürt ve Arapların birlikte yaşadığı Kerkük'ün statüsü 2007'de yapılması planlanan referandumla tayin edilecek. Irak'ın kuzeyinde yerel bir hükümet kuran Kürt yönetimi, petrol bakımından zengin Kerkük'ün de bölgenin sınırları içine katılmasını istiyor.
Sünni nüfusun yoğun olduğu Musul da Kerkük gibi zengin petrol rezervleriyle dikkat çekiyor. Musul Vali Yardımcısı ve Mesud Barzani'nin lideri olduğu IKDP'nin Musul'daki 14. Şubesi'nin Başkanı olan Hesrev Goran, Erbil merkezli Hewler Post gazetesine yaptığı açıklamada 'Musul sorunu da Kürtler için Kerkük ve Hanekin meselesi gibidir' dedi. Goran, Musul'un bir bölümünün Kürt bölgesine bağlanması için çalışacaklarını belirterek 'Bunun için Kürt yetkililerle yeni bir strateji geliştirmemiz gerekiyor' diye konuştu. IKDP'li yetkili, 'Önümüzdeki dönemde Musul dahil bütün şehirlerde yapılacak valilik seçimleri için Kürdistan ittifakının güçlü bir şekilde çalışmalarını sürdürdüğünü' de kaydetti.
Tamam, Musul bölgede güç dengelerinin savaşında çok önemli bir kart, petrol, para, iktidar demek ama hepsi bu da değil. Türkiye için, Türkiye'nin bölgesel kaderi adına, Türkmen-Kürt politikalarındaki belirleyici rolü adına, SAM AMCA'mın Türkiye'ye layık gördüğü kader adına son derece önemli sembolik anlamlar taşıyan stratejik bir kara parçasıdır MUSUL... Biraz önce okuduğumuz bu haber bana, kısa bir süre önce değerli araştırmacı-yazar (Sabetaistler hakkında başlattığı tartışma ve de her zaman her zeminde cesur-dik duruşlarıyla örnek bir aydın olan) Yalçın KÜÇÜK hoca ile yaptığımız uzun sohbeti hatırlattı. Sayın Yalçın KÜÇÜK son zamanlarda sık sık aynı iddiayı dile getirip, uykuda olanlara -uyandırma servisi- olarak hizmet vermeye devam ediyor, ben de ondan aldığım mesajı sizin ayağınıza bağlıyorum efendim, kitlesel uyandırma servisi olma dışında yapacak fazla bir şey gözükmese de... Şimdi, çok dikkatle Sayın Yalçın KÜÇÜK'ün analizini okuyalım, diyor ki;
Türkiye Musul'u alamaz ise yakında Diyarbakır'ı vermek zorunda kalacak, ya büyüyeceğiz, ya küçülmek zorunda kalacağız. Türkiye derhal-hemen büyümezse yakında küçülür. 'Musul'u almazsanız Diyarbakır'ı verirsiniz'. Bunlar benim bilimsel tespitlerimdirler. Bu teoremlerde, ne Musul'un alınmasını ne de Diyarbakır'ın verilmesini öneriyorum; en azından bu formülasyonlarda tercih yoktur. Musul bir kent değil bir bölge adıdır; bugün 'Kuzey Irak' deniyor. Dolayısıyla Musul alınacak olursa, Irak'taki Kürtler'in hepsini alıyoruz, demektir. Barzani ve Talabani dahildir. 'Diyarbakır' sözcüğünü de bir bölge adı olarak kullanıyorum; Kürtlerimizin yoğunlukla yaşadığı yerlere Diyarbakır bölgesi diyebiliriz. Üstelik, sadece Diyarbakır bölgesinin değil, aynı zamanda Batı bölgelerinin de Türkiye'den kopmakta olduğu anlaşılıyor. Kuşkusuz, bir büyük coğrafyanın küçülmesi ancak 'bölünme' ile oluyor. Şimdi bu aşamadayız, ne acı ki gerçek bu'.
AL-VER yazılı duvara doğru, son sürat, kontrolü bizden çıkmış bir arabayla hala neden ilerlemeye devam ediyoruz?
Ankara, ey iktidar, 'SEN NEYE NOTERLİK EDİYORSUN?'